30 Aralık 2008 Salı

MİTOSLAR VE MİTOLOJİ SÖZLÜKLERİ

Kategori 'Eski Uygarlıklar / Mitoloji' Category

MISIR MİTOLOJİSİ

Mısır mitolojisi diğer ulusların mitolojilerinden belirgin çizgilerle ayrılmaktadır. Bizim mantık anlayışımızla Mısır mitolojisini anlamak imkansızdır. Burada her şey sembollerle ifade edilmiştir. Mısır mitolojisinin temelini olaylar değil, olayların arkasına saklanmış felsefi düşünceler oluşturmaktadır.

Eski Mısırlılar büyüye ve büyücülere çok inanırlardı. Bazen büyücüleri tanrılarla bir tuttukları da oluyordu. Büyüler onlara göre son derece doğal olaylardı. Mitolojide de büyüler kendi yerlerini almıştı. Mısır Mitolojisi’nde geçen öyküye göre, babası Güneş tanrısı Osiris’i öldüren Seth’den öç almak isteyen Horus’un gözü, kavga sırasında aynı zamanda amcası olan karanlıklar ve kötülükler tanrısı Seth tarafından parçalanır. Bilimlerin ve tıbbın kurucusu olan Toth parçaları toplar ve gözü eski haline getirir. Ancak 1/64′lük parçası eksiktir ve bu parça Toth’un büyü ve sihir gücü tarafından tamamlanır. Daha sonra Horus’un bu gözünü simgeleyen hiyeroglif resim, uzak görüşlülüğün, beden dokunulmazlığının ve sonsuz doğurganlığın simgesi olarak, gemi, araba mumya, vazo gibi nazardan korunması gereken gereçlerin üzerine çizilmeye başlanmıştır.

Mısır’da Kral (Firavun), bir Tanrıdır ve ülkenin diğer tanrıları ile arkadaşlık edebilir. Mısır firavunları çoğunlukla zorba, baskıcı, savaşçı ve acımasız kişilerdir. MÖ 14. yüzyılda başa geçmiş olan IV. Amenofis tek bir yaratıcıya inanılması gerektiğini savunmuş ve bu yüzden Amen rahipleri tarafından öldürülmüştür. Mısır’ın ilahi hükümetleri daimi ve değişmez niteliktedir. Bu bağlamda en üstün Mısır tanrısının Güneş Tanrısı Ra olduğu düşünülür. Mısır’ın arkaik dönemine baktığımızda farklı yerlerde farklı tanrıların önem kazanmış oldukları görülmektedir. Heliopolis’de Ra, Memfis’de Ptah , Busiris’de Osiris önemli tanrılar arasındadır. Mısırlılar için ölüm diye bir şey yoktur. Devamlı olarak Osiris’ten (yarı-ölüm) Horus’a (yarı-yaşam) ve sonra tekrar Osiris’e bir geçiş yaşanır. Bu yüzden Mısırlılar öldüklerinde tanrı-krallarını mumyalarlar ve onlara günlük hayatta lazım olacak gıda ve içecek sağlarlar.

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Arap mitolojisi, Arapların antik inançlarının bütünüdür. İslam öncesi ve İslam’ın ilk ortaya çıktığı dönemlerde, Arap yarımadasındaki Araplar aynı politeistik unsurlara sahip farklı birer mitolojik inanç yapısına sahiptiler. Özellikle Mekke ve Mekke’deki Kabe, Arap mitolojisi için merkez nokta sayılabilirdi; bugün İslam’ın ve böylece de “tek tanrı”nın sembolü haline gelmiş olan Kabe, o dönemlerdeki politeistik inançta önemli bir yer teşkil etmekteydi. İçinde barındırdığı putlar, ki bu İslam tarihince de doğrulanmaktadır, ve sarmalandığı cin, yarı tanrı sembolleri bunun en büyük kanıtıdır.

Tanrılar ve Etkileşimler

Arap mitolojisinde bugüne kadar ulaşmış bazı tanrı ve tanrıça isimleri vardır. Çeşitli kaynaklardan bunların doğası ve rolleri hakkında bilgi edinilebilmektedir. Bunların en tanınan ve Kur’an’da da ismi geçen üç tanesi, zaman zaman Tanrı’nın kızları olarak da anılmış olan el-Lât, el-Uzzâ ve el-Menât’dır. İslami kaynaklar Arap mitolojisinin temelini monoteist bir yapıdan aldığını öne sürer ve bu tanrıçalar gibi o dönemlerde tapılan çeşitli tanrı ve tanrıçaların isimlerinin kökeninin Allah sözcüğü olduğunu öne sürmektedirler. Her ne kadar Arap mitolojisinin monoteistik bir yapıdan türediğine dair kesin bilimsel kanıtlar olmasa da, Allah sözcüğünün o dönemde kullanıldığı bilinmektedir ve etimolojik açıdan bu isimlerin Allah isminden türemiş olması olasıdır.

Etkileşimler

Arap mitolojisine dair bilinen gerçeklerden biri de özellikle Mezopotamya mitolojisinden fazlasıyla etkilendiğidir. Zaten coğrafi konumları gereği herhangi bir etkileşimin olmayışı düşünülemez. Sadece Mezopotamya mitolojisi değil, dönemde çevre bölgelerde yaşayan toplulukların mitolojileri ve inançları da Arap mitolojisini büyük oranda etkilemiştir.

Sıklıkla ismi ortaya çıkan ve hakkında en çok bilgi bulunan mitolojik figürlerde bu kültürel ve bölgesel çeşitlilik ve yaygınlık aşikardır. Ayrıca, el-Lat, el-Uzzâ ve Menât’a Palmirliler de tapınmaktaydı.

G. Ryckmans’a göre tanrıça el-Lât, Semûd, Safaî ve Lihyanî kavimlerine ait kitabelerde adı geçen tanrıça İlât ile aynıdır. el-Lât’ın ismi Palmir ve Nabat kitabelerinde de geçmektedir. Güney Arabistan’da rastlanan ve el-Lât’a gönderme yapan kişi isimleri güney Arabistan’da da el-Lât’a tapıldığına dair kanıt olabilir.

Palmirlilerin de tapındığı bir başka ortak tanrıça el-Uzzâ idi. Ayrıca Azizo adında tapındıkları bir tanrıları daha vardı. Bunların dışında Suriyelilerde de Venüs’ü sembolize eden el-Uzzâ göğün kraliçesi olarak mevcuttu.

Menât da Nabat kitabelerinde geçer ve Semud kavmi tarafından da bilinird

Bunların dışında adı sıkça geçen bir tanrı da Hubal veya Hubel’dir. İsminin İbranice Ha ve Ba’l`dan geldiğini düşünülmektedir. Böylece “rab, tanrı” gibi bir anlama sahip olduğu öne sürülmüştür.

Tanrıları Görevleri ve Doğaları

Arap mitolojisinde büyük bir çeşitlilik mevcuttu ve çoğu tanrının hangi nesne, kavram veya iş ile bağdaştırıldığı bugün bilinmemektedir. Arapların yüzden fazla putları olduğu göz önüne alınırsa, büyük ihtimalle bu putların simgelediği büyük sayıda tanrılar mevcuttu. Fakat o dönemdeki Arapların ve Arap mitolojisi bağlılarının dini yaşamları hakkında fazla bilgi olmayışı, tanrılara tam olarak ne tür görev veya tanımlar atfettiklerini bilmemizi zorlaştırır. Ayrıca, var olan çeşitlilik nedeniyle birçok farklı kabile daha farklı mitolojik gruplar ve tapınımlar oluşturmuştur. Örneğin, Kinâne kabilesinin Ay, Teym kabilesinin ed-deberân ve Kelb kabilesinin Şi’ra yıldızı gibi gök cisimlerine taptığı bildirilmektedir. Farklı kabilelerin tanrılarının arasındaki bağlar ve benzerlikler veya farklı kabilelerinin birbirlerinin tanrılarına olan bakış açıları belirsizdir.

Bunların dışında tarihçilerin çoğunluğu, Arap mitolojisindeki belirgin üç tanrıça, el-Lat, el-Uzza ve Menat’ın sırasıyla Güneş, Venüs ve Hüküm tanrıçaları olduğunu söylemektedir.

Putperestlik

Arap mitolojisi kendi içinde yoğun bir putperestlik geleneği taşımaktaydı. Birçok mitolojide olduğu gibi, putlar sembolize ettikleri tanrı veya tanrıçalar nedeniyle kutsal sayılmaktaydılar ve en önemli tapınım aracıydılar. Yukarıda bahsedildiği gibi Arapların yaklaşık yüz farklı putu olduğu bildirilmektedir. Mekke’deki Kabe’de, İslam öncesi devirde, farklı kabilelerinin tanrılarının putlarını da içeren yüzlerce put bulunduğu rivayet edilmiştir. Böylece bölgeye çeşitli amaçlarla (ticaret vb.) gelen farklı kabilelere mensup kişiler kendi kabilelerinin inandığı tanrılara, bu putlar sayesinde tapabilmekteydi.

Cinler ve Kehanet

Arap mitolojisinde yaygın bir cin inancı vardı. Bazı hayvanların cinlerle ilgileri olduğunu düşünmekteydiler. Ayrıca gûl diye adlandırdıkları dişi cinlerin varlığına inanırlardı. Haklarında ve uygulamalarında çok bir bilgi bulunmasa da topluluklarda büyücü ve kahinlerin var olduğu bilinmektedir. Bu kişilerin cinlerle ilgileri olduğuna inanıldığı için genel olarak insanlar bu kişilerden çekinirlerdi. Cinlerin bu kahinlere gizli şeyleri haber verdiği, kehanetlerde bulunduğu düşünülürdü. Bu nedenledir ki kahinler topluluk içinde sıklıkla hakem rolü üstlenirlerdi.

Politeizm, Henoteizm ve Arap Mitolojisinde Allah

Arap mitolojisinin öğeleri belirgin biçimde günümüze ulaşamamıştır, yine de daha sonra İslam döneminde bazı kaynaklarda çok kısa ve yalınca tanımlandıkları olmuştur. Ayrıca İslam dininin kutsal kitabı Kur’an’da dönemin Araplarının inançlarına dair bazı tanımlar içermektedir. Örneğin Kur’an’da İslam öncesi Araplarının cinlere tapındığı , meleklere tapındığı ve dişi tanrıçalara tapındıkları geçmektedir. Arap mitolojisine dair Kur’an’da geçen en belirgin öğe belki de onların Yaratıcı sıfatı bulunan belirli bir baş tanrıya tapındıkları fakat bunun dışında, belki de bu baş tanrı ile kendileri arasında aracı olmaları için, çeşitli daha küçük tanrılara tapındıklarıdır . Ayrıca tapındıkları ve putperestlik geleneğini sürdürdükleri bu tanrıların bir kısmını Allah’ın Kızları yani baş tanrının çocukları olarak gördüklerine dair ifadeler de vardır. Bu düşünceleri destekleyecek şekilde dönemden bugüne kadar ulaşan bazı şiir metinlerinde, “Allah” adıyla andıkları yüce bir Tanrı’ya dair bilgiler bulunmaktadır. Yine de bunun daha sonraki dönemlerde Müslümanlar tarafından, politeistik tanrıların isimleri yerine metinlere geçirildiği şeklinde iddialar da mevcuttur. Genel görüş bu iddaları içinde çeşitli putların ve politeistik inançta inanılan tanrı isimlerinin yer aldığı şiir parçalarının da bugüne ulaştığı gerekçesiyle reddeder. Ayrıca İbnu’l-Kelbî’nin kaleme almış olduğu “Kitabu’l Asnam”da Arapların Allah adıyla andıkları bir tanrının yanı sıra farklı tanrılara da tapındıklarına dair bilgiler mevcuttur. Ek olarak bazıları Allah isminin Mekke’de bulunan putlardan veya politeistik tanrılardan birinin adı olabileceğini veya yüce bir tanrının isminden çok genel anlamda tanrı sözcüğü yerine kullanıldığını öne sürmüşlerdir. Sonuç olarak Arap mitolojisinin tamamen politeistik bir temel üzerine mi kurulduğu yoksa daha çok henoteistik bir temele mi sahip olduğu bilimsel anlamda belirsizdir.

ALINTI

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Afrika

Akamba mitolojisi - Akan mitolojisi - Alur mitolojisi - Aşanti mitolojisi - Baluba mitolojisi - Bambara mitolojisi - Bambuti mitolojisi - Banyarwanda mitolojisi - Basari mitolojisi - Baule mitolojisi - Bavenda mitolojisi - Bazambi mitolojisi - Baziba mitolojisi - Buşongo mitolojisi - Dahomey mitolojisi (Fon) - Dinka mitolojisi - Dogon mitolojisi - Efik mitolojisi - Mısır mitolojisi (İslam-öncesi) - Ekoi mitolojisi - Fan mitolojisi - Fens mitolojisi - Fjort mitolojisi - Herero mitolojisi - Ibibio mitolojisi - Igbo mitolojisi - Isoko mitolojisi - Kamba mitolojisi - Kavirondo mitolojisi - Khoikhoi mitolojisi - Kurumba mitolojisi - Lozi mitolojisi - Lotuko mitolojisi - Lugbara mitolojisi - Lunda mitolojisi - Makoni mitolojisi - Masai mitolojisi - Mongo mitolojisi - Mundang mitolojisi - Ngbandi mitolojisi - Nupe mitolojisi - Nyamwezi mitolojisi - Oromo mitolojisi - Ovambo mitolojisi - Pigme mitolojisi - San mitolojisi - Serer mitolojisi - Şona mitolojisi - Şongo mitolojisi - Songhai mitolojisi - Sotho mitolojisi - Tonga mitolojisi - Tumbuka mitolojisi - Xhosa mitolojisi - Yoruba mitolojisi - Zulu mitolojisi

Asya (Orta Doğu dışı)

Ayyavazhi mitolojisi - Budist mitoloji - Bön mitolojisi (Budizm öncesi Tibet mitolojisi) - Çin mitolojisi - Hindu mitolojisi - Hmong mitolojisi - Japon mitolojisi - Kore mitolojisi- Pers mitolojisi - Filipin mitolojisi - Türk mitolojisi- Vietnam mitolojisi

Avustralya ve Okyanusya

Avustralya Aborijin mitolojisi - Hawaii mitolojisi - Maori mitolojisi - Melanezya mitolojisi - Mikronezya mitolojisi - Papua mitolojisi - Polinezya mitolojisi - Rapa Nui mitolojisi

Avrupa

Arnavut mitolojisi – Anglo-Sakson mitolojisi - Bask mitolojisi - Katalan mitolojisi – Kelt mitolojisi - Korsika mitolojisi - Çuvaş mitolojisi - Girit mitolojisi - Hollanda mitolojisi - İngiliz mitolojisi - Etrüsk mitolojisi - Estonya mitolojisi - Fransız mitolojisi - Cermen mitolojisi - Yunan mitolojisi - Macar mitolojisi - Fin mitolojisi - İrlanda mitolojisi - Leton mitolojisi - Litvanya mitolojisi - Lusitanya mitolojisi - Nors mitolojisi - Roman (Çingene) mitolojisi - Roma mitolojisi – Romanya mitolojisi - Sardinya mitolojisi - İskoç mitolojisi - Slav mitolojisi - İspanyol mitolojisi - İsviçre mitolojisi – Tatar mitolojisi

Orta Doğu Arap mitolojisi (İslam öncesi)

İBrahimi mitoloji – Pers mitolojisi – Mezopotamya mitolojisi (Sümer, Asur ve Babil) – Yezidi mitoloji

Kuzey Amerika

Abenaki mitolojisi - Algonquin mitolojisi - Blackfoot mitolojisi - Çippewa mitolojisi - Chickasaw mitolojisi - Choctaw mitolojisi - Creek mitolojisi - Crow mitolojisi - Haida mitolojisi - Ho-Chunk mitolojisi - Hopi mitolojisi - Inuit mitolojisi - Iroquois mitolojisi - Huron mitolojisi - Kwakiutl mitolojisi - Lakota mitolojisi - Leni Lenape mitolojisi - Miwok mitolojisi - Navaho mitolojisi - Nootka mitolojisi - Ohlone mitolojisi - Pawnee mitolojisi - Pomo mitolojisi - Saliş mitolojisi - Seneca mitolojisi - Tsimshian mitolojisi - Ute mitolojisi - Zuni mitolojisi

Güney Amerika ve Mezoamerika

Aztek mitolojisi - Chilota mitolojisi - İnka mitolojisi - Guaraní mitolojisi - Haiti mitolojisi - Maya mitolojisi - Mapuçe mitolojisi - Olmec mitolojisi - Toltec mitolojisi

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Babil’in yaratılış destanı Enuma Eliş, tanrıların düşüşünü ve aralarındaki ilk yabancılaşmayı, diğer pek çok dinde rastlanan büyük tanrılarla genç tanrılar arasındaki savaşları anlatan hikayelere benzer bir öyküyle aktarır. Evrensel boşlukta ilkin erkek dev Absu’yla dişi dev Tiamat varmış, bunların birleşmesinden erkek yılan Lakamu meydana gelmiş, yılanların birleşmesinden de gökyüzü tanrısı Anşar’la yeryüzü tanrısı Kişar doğmuş, yeryüzüyle gökyüzü birleşerek Anum, Enlil ve Ea’yı doğurmuşlar. Böylelikle sessizlik bozulmuş ve evrende gürültü başlamış. Sessizliğe alışık olan Absu’yla Tiamat bu gürültüden tedirgin olmuşlar. Absu, bütün yarattıklarını yoketmeye karar vermiş, çocuklarının yok olmasını istemeyen Tiamat her ne kadar ona karşı koymuşsa da dinletememiş. Ne var ki büyükbabasının bu kararını sezgileyen Ea bir büyüyle onu yoketmiş. Kocasının yokoluşuna çok üzülen ve o oranda da çok kızan Tiamat bir canavarlar ordusu kurarak öcalmak ve bütün tanrıları yok etmek istemiş. Tiamat dehşet verici yaratıklardan -akrep adamlar, kentaurlar ve başka korkunç yaratıklar- oluşan bir demon ordusunun başına komutan olarak konkunç dev Kingu’yu getirmiş ve kader ipleri’ni de onun eline vermiş. Tanrılar önce korkudan titremişler, sonra çaresizlik içinde kendilerini savunmaya karar vermişler. Önce Anum ve sonra Ea savaşı yönetmeyi denemişlerse de becerememişler ve korkup kaçmışlar. Tiamat’la başa çıkamayacaklarını anlayan tanrılar sonunda Marduk’a başvurmak zorunda kalmışlar. Marduk, kendisini bütün tanrıların başkanı yapmaları ve kaderin iplerinide kendisine vermeleri şartıyla başkomutanlığı kabul etmiş. Anum’un diplomasi yolunu denemesine karşın Marduk güç kullanmayı seçer ve kadın ceddine alevler, fırtınalar ve şimşeklerle saldırır. Tiamat onu yutmak üzere ağzını açar(kaos, her şeyi silip süpüren dişi, düzen ilkesini yutarak, yeniden soğurarak, onu ilk çıktığı yer olan ana rahmine geri göndererek yok etmeye çalışmaktadır), ancak Marduk, fırtınanın rüzgarını onun ağzından içeri sokarak midesine gönderir ve bedeninin acılar içinde şişmesine neden olur. Tiamat gücünü kaybettiği bir anda Marduk okunu çeker ve onu öldürür. Kozmosu meydana getiren, hayat veren su aynı zamanda yok edilmesi gereken kaos, yani Tiamat’tır.
Kingu ve ordularını fazla zorlanmadan alt eden Marduk, Tiamat’ı ikiye böler(yani Kozmos’u ayırır), bir yarısını gökyüzüne yerleştirir ve kendisi ve diğer tanrılar için bir saray inşa eder. Marduk şimdi evrenin örgütlenmesini, kozmosun yaratılışını tamamlar ve fiziksel dünyayı meydana getirdikten sonra, insanı yaratmaya koyulur. İnsanı tek bir amaç, kendisine ve diğer tanrılara hizmet etmesi için yaratmıştır: Bu nedenle, insanın başlıca görevi, tanrılara kurban sunmak ve tapınaklarda çalışmaktır. Tuhaf olan şudur ki, Marduk insanları Kingu’nun kanından yapmıştır. Bu konuyla ilgili insanın düşmüş doğasının, atalarından, Tiamat’ın oğlu olan bu kötü prensten kaynaklandığı söylenebilir.
Babil’in yeraltı tanrıları, en iyi durumda “müphem” sayılabilecek özellikler sergiler. “Karanlıkların kraliçesi” Ereşkigal’dir. Önceden bir gökyüzü tanrıçasıyken, canavar Kur tarafından zorla kaçırılarak ölüler diyarına indirilmiştir ve orda Kur’un eşi olarak tahta çıkmıştır. Tahtını, Enlil’in oğlu ve aslında bir güneş tanrısı olan Nergal ile paylaşır. Nergal, silah olarak sıcağı ve yıldırımları kullanarak ölüler diyarına(yeraltı dünyasına) iner ve Ereşkigal’i yok etmekle tehdit eder. Ereşkigal yok olmaktan kurtulabilmek için onunla evlenmeye razı olur. Bu karanlık ilahlar yıkım, salgın hastalık, savaş ve ölüm tanrılarıdır; bununla birlikte, her ikiside ikircikli özelliklerini gerek işlerinde (Nergal aynı zamanda iyileştirici tanrıdır) gerekse ölüler diyarına düşen gök tanrılar olarak kökenlerinde göstermektedirler. Yıldızların tanrıçası İştar (Sümer-İnanna) kız kardeşi olan Ereşkigal, onun kökteşidir ve İştar’ın ölüler alemine inişiyle ilgili ünlü mit bu ilişkiyi doğrulamaktadır. İştar tam olarak bilinmeyen nedenlerden dolayı ölüler alemine iner -olasıki yeraltı dünyasını yönetmeyi arzulamıştır. Ancak, anlaşılabilir nedenlerden dolayı kız kardeşi Ereşkigal’in, bu cesareti yüzünden ona kızacağından ve onu yokedeceğinden korkar. Yedi kapıdan geçmesi gerekir ve geçtiği her kapıda onu bir demon karşılayarak giysilerinden bir parça soyar. En sonunda “Çırılçıplak ve dizlerinin üzerinde, Ereşkigal’le, Alt Dünya’nın en korkulan yedi yargıcı Annunaki’nin huzuruna getirilir. Ölüm dolu bakışlarını onun üzerinde toparlar ve o an bedeni bir cesete dönüşür; cesedi bir direğe asılır. İştar öldüğünde, yukarıda tüm yeryüzünün dölü kesilir. Enki’nin yardımıyla İştar yeniden canlanır, ancak ölüler aleminin kuralı odur ki, kendi yerine bir kurban bırakmadan hiç kimse yaşama geri dönmeyecektir. İştar yukarıya geri döndüğünde, kocası çoban Tammuz’un yaşadığı Kullab’a gider. Temmuz(Sümerlilerde Dumuzi), onun yokluğuna yaz tutmak bir yana, hükümdar olmanın zevkini çıkarmaktadır. İştar ona “ölümün gözü”yle bakar ve onu hiç bir zaman dönmeyeceği ölüler aleminin demonlarına teslim eder. Cehennem burada yanlızca ölümün hüküm sürdüğü bir bölge değil, aşk ve doğurganlık tanrıçasını tutsak ettiğinde, dünyada kuraklık ve kısırlığada yol açabilen bir güçtür.
Mezapotamya demonları genellikle tanrılardan daha az saygınlığa ve güce sahip ikincil derece düşman ruhlardı. Zaman zaman Tiamat’ın zürriyetinden oldukları kabul edilse de, daha sık olarak üst-tanrı Anum’un çocukları olarak düşünülürlerdi. Dehşet verici Anunnaki’ler ise cehennemdeki ölülerin gardiyanlarıydı. Etimmu mutsuz ölenlerin hayaletleriydi. Utukku çöllerde ya da mezarlarda yaşardı. Diğer kötü ruhlar, salgın hastalıkların demonları, karabasanların demonları, baş ağrılarının demonları, fırtınaların demonları(Pazuzu) gibi ve çeşitli hastalıkların demonlarıydı. Bu demonların en korkunçlarından biri de Lilitu’dur. Lilitu geceleri dolaşıp “succubus” olarak erkeklere saldıran ya da onların kanını içen frijit, kara kuru, kocasız “umutsuzluk bakiresi”ydi. Labartu, iki elinde birer yılan taşırdı ve genellikle bir köpek ya da bir domuz eşliğinde dolaşarak, çocuklara, annelere ve dadılara saldırırdı. İnsanlar bunlardan korunmak amacıyla muskalardan, efsunlardan, demon kovma dualarından ve diğer büyülerden yararlanırlar, ancak özellikle de kendi koruyucu tanrılarına özenle ibadet ibadet edip onların sevgisini kazanmaya çalışırlardı.

Tanrılar ve Tanrıçalar:

Ab-zu: (Sümer) Yeraltı tanrısı. Apsu(ya da Absu)’da denir. İlk insanlar, yaşamın sarmal gelişimini mevsimlerde izlemişler, doğum-ölüm döngüsünü yeraltı sularına bağlamışlardır. Yeraltı suları, ilkbaharda bütün doğaya canlılık verirler, yazın göklere doğru yükselirler, sonbaharda yağmurlarla yeniden insanın yaşadığı toprağa düşerler, kışın da toprağın altındaki yerlerine dönerler. Bu döngü her yıl böylece tekrarlanır. Su mevsimi gelince, her yl doğayı yeniden canlandırır. Bu yüzden Ab-zu, canlandırıcı bir tanrıdır.

Adad: (Mezapotamya) Hava ve gökgürültüsü tanrısı. Bu tanrı, Ramman adıylada anılırdı. Mezapotamya çoktanrıcılığı, Sümer, Asur, Babil, Hitit ve Fenikeliler’in ufak tefek farklarla benimsedikleri oratk inançlardır.

Adapa: (Babil) Ölümsüzlük fırsatını kaçıran insan. Mısır’da Tel-el-Amarna mahsenlerinde çivi yazısıyla yazılmış tabletler halinde bulunan Adapa efsanesi, insanın bir zamanlar ölümsüz olma fırsatını yakaladığı halde nasıl elinden kaçırdığını anlatmaktadır. Efsaneye göre, Adapa adında bir bilgin, tanrılık bilgiye eriştiği halde halde, tanrılık ölümsüzlüğe erişemediğine yakınırmış. Bir gün kayığının devrilmesine kızarak Güney yeli tanrısının kanatlarını kırıvermiş. Tanrı Anum’un başkanlığında tanrılar, onu yargılamak için toplanmışlar. Yargının sonunda Adapa’ya ölüm ekmeği yedirileceğini bilen insanların koruyucusu tanrısı Ea, onun kulağına bu ekmeği yememesini fısıldamış. Oysa, Adapa’nın bilgisini çok beğenen tanrılar, ona ölüm ekmeği yerine ölümsüzlük ekmeği vermişler. Adapa, tanrı Ea’nın öğüdüne uyarak bu ekmeği yememiş ve böylelikle insanoğluna bir daha asla bağışlanmayacak olan ölümsüzlük fırsatını kaçırmış.

Akrep İnsanlar: (Sümer)Akrep insanlar ülkesi. Tufan varsayımının ilk biçimi Sümerler’in Gılgamış öyküsünde anlatılır. Tufandan kurtularak ölümsüzlüğe kavuşan Utnapiştim’in oturduğu yer, Akrep ülkesini aştıktan sonra varılan yerdir. Gılgamış, ölümsüzlüğe ulaşmanın çaresini öğrenmek için büyük dedesi Utnapiştim’e gitmek için bu ülkeden geçer.

An: (Sümer) Gök-tanrı. Anum da denir. Savaş tanrısı İştar’ın kocasıdır. Yunanlıların Zeus’uyla eşdeğerlidir, tanrılar tanrısıdır. Sümer inançlarında Enlil(toprak) vr Enki(okyanus) ya da Ea’yla birlikte büyük tanrılar üçlüsünü kurarlar.

Anşar: (Sümer) Gökyüzü tanrısı. Yeryüzü tanrısı tanrısı Kişar’la birlikte dişi yılan Lakamu’yla erkek yılan Lakmu’nun çocuklarıdır.

Annunaki’ler: (Sümer) İkinci derece tanrılar. Bunlar baştanrı Marduk’tan kendilerine bir hizmetçi vermesini istemişler, o da insanı yaratmış.

Arallu: (Sümer) Cehennem ülkesi. Sümer inançlarına göre, cehennem ülkesini yöneten önce tanrıça Ereşkigal’miş, sonra çok güçlü bir tanrı olan Nergal onunla evlenerek cehennem ülkesinin kralı olmuş.

Aruru: (Sümer) Sümer tanrıçası. Sümerlerin ünlü Gılgamış destanında adı geçen, A-Ru-Ru biçiminde de yazılıyor. Uruk kentinin genç kızları, nişanlılarını sabahtan akşama kadar çalıştıran kral Gılgamış’ı ona şikayet ederler. O da Gılgamış’ı başka konularda oyalasın diye Enkidu’yu yaratır.

Aya: (Babil)Güneş-tanrı Şamaş’ın karısı tanrıça.

Babbar: (Mezapotamya) Güneş-tanrı. İ.Ö. III. binyılda tapılmıştır. Asur ve Hititlerde Şamaş adını taşır. Adaletle ilgili bir tanrıdır, haksızlık yapanları cezalandırırmış.

Bel: (Babil) Tanrı. Baal deyiminin başka bir söyleyiş biçimidir. Nippul tanrısı Enlil, Babil tanrısı Marduk bu adla anılırdı. Dişili Beltu’dur, Yunanlılar Beltis’de derler. Daha çok Babillilerin kullandıkları Bel deyimi, İbranice ve Fenikecedeki kullanımından farklı olarak, en büyük kutsal tanrıyı dile getirir. Arami inançlarındaki tanrılar üçlüsü Yarhibol ve Aglibol’daki bol deyiminin de bel deyiminin başka bir biçimi olduğu açıktır.

Belit: (Babil) Tanrı Bel’in karısı. Tanrı Bel, büyük tanrı Enlil’in adıdır.

Boğa: (Sümer) Bolluk ve güçlülük simgesi. Hayvan tapımının en önemli tanrılık hayvanlarından biri olan boğa’ya ilkin Sümer inanaçlarında rastlamakla birlikte boğanın kutsallığı inancının hemen bütün ilkel inançlarda yer aldığı görülür. Bütün mitolojilerde boğa, dölleme ve kuvvet olarak erkek gücünü simgeler. Sümerlerde boğa, erkek insan başlı olarak tasarımlanmıştır. Boğa tapımı, bütün sami dinlerinde süregelerek Antikçağ Yunan ve Roma inançlarına kadar gelmiştir. Boğa eski Yunan’da Zeus’ün, Roma’da Jüpiter’in simgesidir.

Ea: (Sümer) Su-tanrı. Enki adıylada anılır. Sümer-Akad inançlarında evrenin ana öğesi su’dur. Daha açık bir deyişle Sümer evreni gök (An), toprak (Enlil)ve su (Enki) olmak üzere üçe ayırmakla beraber bunların temel ve tümünün yaratıcı öğesi olarak su’ya tapmışlardır. Bu bakımdan, Ea büyük yaratıcı tanrıdır, göğü ve toprağı o yaratnıştır, aynı zamanda tüm bilgeliktir ve bundan ötürüde büyüsel etkiler onun yardımıyla elde edilir, yaşam kaynağı olduğundan ötürü bolluğuda simgeler. Sümer tapınaklarında Ea’nın kendisi olarak bir kap içinde kutsal su bulundurulurdu, bu sudan içen hastaların iyileşeceğine ve güçsüzlerin güçleneceğine inanılırdı. Tapınak rahipleri de balık biçiminde giysiler giyerlerdi. Hıritiyanların İsa’ya tasarladıkları balık niteliğinin de kaynağı Sümerlerin bu inancı olsa gerektir. Sümer inançlarında Ea’dan önce, bir su ilkesi olan Ab-zu(ya da Ab-su) inancı alır.

Enkidu: (Sümer) Gılgamış’ın arkadışı. Engidu biçimindede yazılmaktadır. Kimi incelemeciler onun bir insan olmadığını, belki de bir aslan olduğunu ileri sürmektedirler.(Örneğin, Bkz. Challaye, Dinler Tarihi, İstanbul 1960, s. 116). Vücudu kıllarla kaplı, çok bilgeli bir varlıkmış. Bir başka anlatıma göre de kralı olduğu kenti kalkındırmak isteyen Gılgamış, ülkesinin bütün erkeklerini işe koşarmış. Kadınlar kocalarını, genç kızlar nişanlılarını göremez olmuşlar. Bu yüzden kralı, tanrı Aruru’ya şikayet etmişler. Kadınları haklı bulan tanrı da krala bir arkadaş yaratarak onu başka serüvenlere yöneltmek istemiş ve tanrı Anum’a benzeyen toprak vücutlu, çok iri ve vahşi Enkidu’yu yaratmış. Bu yaratık Gılgamış’ın yaşamında büyük çapta etken olanlardan biridir ve sonunda da onun uğrunda ölür. Öyküye göre tanrıça İştar, krala aşık olmuş. Ama onun bütün sevgililerini öldürdüğünü bilen Gılgamış, tanrıçaya yüz vermemiş. İştar da ondan öç almak için üstüne azgın bir boğayı saldırtmış. Gılgamış ancak Enkidu’nun yardımıyla boğayı altedebilmiş. Buna çok kızan İştar da Enkidu’nun canını almış. Enkidu’nun ölümü, Gılgamış’ın ölümden korkup ölümsüzlüğü aramasının nedenidir. Bir başka anlatıma göre de Gılgamış, ölüler ükesinde arkadaşıyla görüşür. Enkidu’nun ona ölümün ne denli kötü olduğunu anlatması, Gılgamış destanı’nın en şiirli bölümüdür.

Enlil: (Sümer) Yeryüzü-tanrı. Bel ya da Belum adıyla da anılır. Baal’le birlikte bütün bu adlar, Mezapotamya’nın en büyük tanrısını dile getiren tanrı anlamındadır. Enlil, tanrı Anum’un oğluydu, zamanla babasının yerine geçerek baştanrı yerine yükseldi. Yeryüzüne hakim olan, onu yöneten odur. Sümer inançlarında bir tufan meydana getirerek insanları cezalandıran da odur. Atmosfer güçlerini de o yönetir; şimşekler fırtınalar, onun buyruğundadır. Karısı Ninlil ya da Belit’le birlikte Elam dağlarında oturur. Nippur sunağı ona adanmıştır. Özellikle sümerler en çok onu saymışlar ve en çok ondan korkmuşlar. Ne var ki Mezapotamya’nın çok uzun tarihinde tanrılar zamanla yer değiştirmekte, oğullar babalarının yerini almaktadır. Belli bir zamanda hangi tanrı sayılıyorsa, bütün tanrıların onun tarafından yaratıldığına inanılmaktadır.

Enzu: (Mezapotmaya) Av tanrısı Sin’in öbür adı. Mezapotamya’nın ünlü ay tanrısı Sin’e Enzu’da denir.

Ereşkigal: (Sümer) Yeraltı ülkesi tanrıçası. Yeraltı ülkesi tanrısı Nergal’in karısıdır. Sümer inançlarına göre, ilkin cehennemi (Arallu) tek başına Ereşkigal yönetirmiş, tanrıların bir şölenine çağrılınca cehennemden ayrılmadığı için kendi yerine bir temsilci göndermiş, bütün tanrılar bu temsilciyi ayağa kalkıp selamlamışlar, sadece tanrı Nergal yerinden kıpırdamamış, bunu duyan ve çok kızan Ereşkigal, tanrı Nergal’i yakalatıp cehenneme getirmiş, ama Nergal, cehennemin için altüst ederek Ereşkigal’i tahtından indirmiş, cehennemin kralı olmuş ve Ereşkigal’le evlenmiş.

İşkur: (Mezapotamya) Tanrı Adad’ın Mezapotamya Samilerinde kullanılan adı. Akkad’ların Adad ve Fenike’lilerin Baal adıyla taptıkları bu atmosfer tanrısı, Hitit’lerin Teşup ya da Tarhut adlı tanrılarıyla bir tutulmuştur.

İştar: (Mezapotamya) Savaş ve aşk tanrıça. Mezapotmaya’nın en ünlü tanrıçasıdır, eski çağlarda onun adı tanrı anlamında kullanılırdı. Bir çok ulusların dillerinde çeşitli adlar almıştır. Sümerler ona İnnina ya da Nana derlerdi, kimi metinlerde Nina ya da Nane ve kimi yerde İnnanas olarak anılmaktadır. Babiller ona Annimitu adıyla taparlar. İranlılar onu Anahita adıyla benimsediler. Fenikeliler ona Aştar ya da Aşoret dediler. Yunanlılar Astarte adıyla anarlar. Ona Aştart adıyla Asurlular da tapmışlardır. Birçok metinlerde adı tanrıların kraliçesi olarak anılır. Yahudi peygamberleri Museviliğin karşısında en büyük tehlike olarak İştar tapımını bulmuştur ve onunla yüzyıllar boyunca savaşmıştır. Kimi metinlerde tanrı Sin’in kızı ve Şamaş’ın kız kardeşi olarak gösterilmiştir. Cehennem tanrıçası Ereşkigal’in de kardeşidir. Kimi metinlerde de tanrı Temmuz’un annesi, ya da karısı, ya da sevgilisidir. Gılgamış destanında genç krala aşık olduğu ve yüz bulamadığı için ondan öc almaya çalıştığı anlatılır. Kimi yerlerde zevk düşkünü ve hafif meşrep, kimi yerlerde ana-tanrıça olarak anılır. Cehennemliklere acıyarak cehenneme inişi ve Anu’yla evlenerek göğe çıkışı öyküleri ünlüdür.

Kingu: (Sümer) Devler ve canavarlar ordusunun komutanı. Torunlarına kızan Tiamat, devlerden ve canavarlardan bir ordu kurarak tanrılara saldırır, bu ordunun başına getirdiği korkunç dev Kingu’ya kaderin iplerini verir. Tanrılarda kendilerini savunmak için tanrı Marduk’u başkomutan yaparlar. Marduk devleri yakalayıp cehenneme gönderir, kaderin iplerini de Kingu’dan alarak kendi boynuna takar. Marduk’un büyük ve evrensel eğemenliği böylece başlar.

Kişar: (Sümer) Yeryüzü tanrı. Ünlü Sümer tanrıları Anum, Enlil ve Ea, onun gökyüzü-tanrı Anşar’la birleşmesinden doğmuş ya da oluşmuştur. Kişar dişi, Anşar erkektir.

Lakmu: (Sümer) Erkek-yılan. Dişi-yılan Lakamu’yle birlikte dünyaya gelmiş. Sümerlerin yaratılış tasarımlarını anlatan Enuma Eliş (Gökyüzünde) adlı yapıta göre (bu yapıtın İ.Ö. VII. yüzyılda yazıldığı sanılıyor) bu iki yılan Apsu’yla Tiamat’ın birleşmesinden olmuşlar. Bu iki yılanın birleşmesinden de Aşar ile Kişar dünyaya gelmiş. Yeryüzüyle gökyüzü böylece oluşmuş.

Lilitu: (Babil) Dişi gece demonu. Rüzgarla gelen felaketler, hastalıklar, veba ve ölümden sorumlu görülmekle birlikte, belkide daha fazla insanların cinsel yaşamlarına müdahalede uzmanlaştıklarına inanılır.

Marduk: (Babil) Mezapotamya dininde Babil’in büyük koruyucu tanrısıdır.Bu özelliğiyle sonunda Bel’le özdeşleştirilmiştir. Eskiçağ çok tanrılıcığında Marduk özel bir yeri olan en büyük tanrılardan biridir. İlkin tarım tanrısıydı, sonra İ.Ö.XX. yüzyılda kral Hamurabi tarafındanen yüce tanrı derecesine yükseltildi, daha sonra İ.Ö.XVI. yüzyılda kral Buhtunnasr (Nabuhodonosor) tarafından tektanrı sayıldı.Bu açıdan bakınca Marduk tektanrıların ilkidir, Mısır’lı Amenotep IV.’ün tektanrısı Aton (İ.Ö.XII. yüzyıl) ve Musa’nın tektanrısı Yehova (İ.Ö. XII. yüzyıl) tarihsel süreçte onu izlemektedirler. Ne var ki Buhtunnasr, Marduk’un tektanrı olduğu inancını sadece kendi taşımış, ulusuna yaymak gücünü gösterememiştir. Marduk’un büyük önemi, bugün dünya uluslarını etkileyen üç büyük dine (Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlık) kaynaklık etmiş olmasıdadır. İnançsal tarihi İ.Ö.IV. binyıla kadar iner. Eski mezapotamya inançlarında o, özdeğe biçim veren ve detayı yaratan tanrı sayılmaktadır. Balçıktan insanı yaratan odur. Tarım tanrısı olduğundan ötürüde marru (bel küreği)’yla simgelenmiştir. Sümerler Amoritlere yenilince Marduk tanrı Enlil’in de yerini almış ve bütün tanrıların en büyüğü sayılmıştır. Sümerlerin Enuma Eliş (Gökyüzünde) sözcükleriyle başlayan ve bundan ötürü bu adla anılan uzun yaratılış şiiri, Marduk’un baştanrılığını şöle anlatır (Kimi incelemeciler Marduk’un bu şiire sonradan sokulduğunu ileri sürmüşlerdir): İlk kaosun canavarı Tiamat’ı(tuzlu suların kişileşmesi) yendikten sonra “yeryüzünün ve göğün tanrılarının efendisi” olur. İnsanlarla birlikte bütün doğa, varlığını ona borçludur. Krallıkların ve uyruklarının yazgısı onun elindedir. Yeryüzünü de Kingu’nun kanıyla yoğurup elde ettiği balçıktan ilk insanı meydana getirmiş. Babil Kralı Hamurabi ünlü yasalarını kendisine dikke ettirenin Marduk olduğunu söyler, Marduk burada adelet tanrısı Şamaş kişiliğindedir. İncelemeci Samuel Reinach, Hamurabi yazılarıyla Yahudi yasaları arasındaki benzerliğe işaret ederek, Marduk’u Yehova’yla aynılaştırır.
Babil’deki en önemli Marduk tapınakları, Esagila ve tepesinde bir Marduk tapınağı bulunan Etemenanki adlı ziggurattı. Esagila’da her yeni yıl şenliğinde Enuma eliş şiiri okunurdu. Marduk’un karısı olarak en sık anılan tanrıça Zarpanit ya da Zarbanit’ti (Zarpan Kentinin Kadını). Marduk’un yıldızı Jüpiter, kutsal hayvanları ise at, köpek ve özellikle çatal dilli canavardı. Marduk en eski anıtlarda, elinde üçgen bir kürek çapayla betimlenir; bunun bereketi ve birlikteliği simgelediği düşünülür. Yürürken ya da savaş arabasına binmiş durumda da betimlenir. Giysisi yıldızlarla süslüdür. Elinde bir asa vardır; ayrıca yay, mızrak, ağ ya da yıldırım taşır. Asur ve Pers kralları da yazıtlarda Marduk ve Zarpanit’i saygıyla anmışlar, ikisinin birçok tapınağını yeniden yaptırmışlardır.

Moummou: (Sümer) Sonsuzuk-tanrı. Kimi metinlerde Apsu’yla Tiamat’ın oğlu, kimi metinlerde de Apsu’nun veziri olarak gösterilmektedir. Mummu biçiminde de yazılıyor.

Nana: (Sümer)Ana-tanrıça Kybele’nin adlarından biri. Nina ve İnnina da denir. Akad’lar kendi dillerinde onu aynı anlamda İştar sözcüğüyle çevirmişlerdir. Ana ve Anna sözcükleri de bu kökten türemedir. Mezapotamya mitolojisinde Nane adıyla tanrı Enzu’nun ve kimi yerde de tanrı An’ın kızı olarak gösterilir, aşk ve savaş tanrıçası sayılır. İ.Ö. V.I. yüzyılda Babil’de Annumitu adıyla anılmıştır.

Nergal: (Babil) Güneş-tanrı. Aynı zamanda savaş, ateş ötedünya ve doğa olaylarınıda simgeler. Mezopotamya uluslarının çoğunca tapılmıştır.

Ningirsu: (Sümer) Savaş-tanrı. Urningirsu da denir. Tanrı Enlil’in oğludur. Anu’nun kızı olan tanrıça Bo’yla evlidir. Tanrıça Bo, tanrıça İştar’dan önce Lagaş bölgesinin toprak-ana’sıydı. Savaş tanrının yirmi dört çeşit silahı varmış ki bunlardan herbiri bir devi simgelermiş. Ningirsu’nun annesi de Ninlil adını taşır ki Enlil’in karısıdır.

Ninhur Sag: (Sümer) Kış bölgesi tanrıçası. İ.Ö.III. b.nyılda tapılmıştır. Ninlil ile kardeş çocuklarıdır.

Ninlil: (Sümer) Tanrı Enlil’in karısı. Nirginsu’nunda annesidir.

Pazuzu: (Babil) Ateş-peri. Kuş ayaklı, kanatlı ve insan ellidir. Hastalıkları iyi ettiğine inanılır. Hastaların boynuna onun resmini taşıyan muskalar asılırmış. İkircikli özelliği olarak güneydoğudan estirdiği rüzgarlarla vebayıda beraberinde getirdiğine inanılan demon.

Sin: (Sümer) Ay-tanrı. Sümerlilerin en büyük kozmik tanrısıdır. Güneş-tanrı Şamaş’la yıldız-tanrı İştarın babasıdır. Evren-tanrı Enlil’le evren-tanrıça Ninhil’in oğludur. Akad’lar, eski Araplar ve Hitit’lerce tapılmıştır. Tevrat’ta da onun sözü edilir ve peygamber İbrahim’in çıktığı kent olan Ur’da onun egemen olduğu anlatılır. Sin, Sümer inançlarında birinci büyük tanrı üçlüsündendir. Kimi incelemeceiler bunu Mezapotamya’ya göçeden Sami ulusların etkisiyle bağlarlar.

ŞAmaş: (Babil) Güneş-tanrı. Aslı Sümer’lilerin Utu tanrısıdır. Samiler onu Şamaş adıyla anarlar. Sümer’lerde yargıç ve yasa koruyucu, Samilerde savaş ve bilgelik tanrısıdır. Sin’in oğlu, İştar’ın erkek kardeşi hem kocasıdır. Elam, Mitanni, Asur, Hitit gibi uluslarca da tapılmışdır. Hamurabi çağında Şamaş’da, öteki tanrılar gibi, Babil kentinin koruyucu tanrısı Marduk’un bir görünümü, bir belirimi (hipostas’ı) sayılmıştır. Özellikle kral Nabulhonosor (Buhtınnasr) tek tanrı saydığı Marduk’un kişiliğinde Sin, Enlil ve Şamaş’ı birleştirmiştir. Ona göre Marduk karanlıkları aydınlattığı için Sin, egemenlik tanrısı olduğu için Enlil ve adalet dağıttığı için Şamaş’tır. Hamurabi’ye 282 maddelik bir yasa dikte ettiren de işte bu Şamaş(Marduk)’tur.

ŞUllat: (Sümer) Fırtına ve kötü hava habercisi tanrıça.

Tiamat: (Sümer) Tuzlu su-tanrıçası. Tatlı su-tanrı Apsu (ya da Ab-zu)’yla birlikte evrenin ilk varlıklarıdır. Sümer’lerin Enuma Eniş (Gökyüzünde) adlı yaratılış efsanelerinde evrenin bomboş olduğu bir ön zamanda bu iki varlığın bulunduğu belirtir. Evren, bütün tanrılar ve insanlar bu iki varlıktan, eşdeyişle su’dan meydana gelmiştir. Tatlı ve tuzlu suların birleşmesinden ilkin erkek yılan Lakmu (Lagma biçiminde de yazılıyor)’yla dişi yılan Lakamu (Lagama biçimindede yazılıyor) doğuyor.Bunların birleşmesinden de Anşar (Gök. An-sar biçiminde de yazılıyor) ve Kişar (Toprak. Ki-sar biçiminde de yazılıyor) meydana geliyor. Tanrılar ve insanlar işte bu gökle yerin birleşmesinden doğuyorlar.

Temmuz: (Sümer) Sümer’lerin Dumuzi’sinin Sami’lerdeki adı. Tamuz ve Tammuz biçimlerindede yazılır ve söylenir. Kaynağı Sümer tanrısı Dummuzi olan Temmuz giderek Anadolu’da Attis ve Adonis’e dönüşmüştür. Bütün bunlar bitkilerin ölen ve yeniden dirilen tanrısı’dırlar. Bu tasarım, doğanın sonbaharda ölüp ilkbaharda yeniden canlanışını simgeler. Bu tanrılarda doğa gibi, sonbaharda ölüp ilkbaharda yeniden dirilerek aşk ve bereket getirirler. Sonbaharda ölümleri aşk yüzündendir, kışı yeraltı ölüler ülkesinde geçirişleri aşk yüzündendir, ikbaharda yeryüzüne dönüşleri aşk yüzündendir. Sümerlerden Yunanlılara kadar çeşitli bölgelere ad değiştirerek süregelen bu temel efsanede aşk ve şehvet doğurganlığın, bereketin, bolluğun simgesi sayılmıştır. Doğal yılın en verimli ayı sayılan Temmuz ayı da adını burdan alır. Bu tanrının sevgili ya da karısı da Sümerlerde İanna ya da İnanas, Samilerde İştar ya da Aştart ya da Aştoret’tir. Kimi anlatımlarda yeraltı ülkesine giden Temmuz değil, Aştart’dır. Orada tutuklanmış, bu yüzdende yeryüzünde aşk ve bereket kalmamıştır. İnsanların ve hayvanların üremesi durmuş, bitkiler açmaz ve tohum vermez olmuştur. Tanrılar bunu önlemek için kadınsı bir erkeği yeraltına göndererek Aştar’ın yeniden yeryüzüne dönmesini sağlamıştır. Akad anlatımlarındaysa İştar, genç kocası Temmuz’u aramak için yeraltı evrenine iner. Sümer anlatımlarında İnanna, yeraltı evlerinden çıkabilmek için, kocası Dumuzi’yi rehin bırakır. Ama bütün bu anlatımlarda tanrı ve tanrıçalar kış aylarını yeraltında, yaz aylarını yeryüzünde geçirirler; ölür ve yine dirilirler, ölmekle doğadaki canlılığa son verir ve dirilmekle doğayı canlandırırlar.

Utu: (Sümer) Güneş-tanrı. Ud ya da Ut da denir. Mezapotamya metinlerde Babbar, Asur ve Hitit metinlerinde Şamaş adıyla anılır. Adalet-tanrı Kittu ve hak-tanrı Meşarru onun çocuklarıdır. Sümer zincirinde ilkin var bulunan su’dan An(Gök) doğuyor, sonra Ki(Toprak) ve bunalrın birleşmesinden Enlil(Hava) doğuyor, işte Nana(Ay)-Utu, (Güneş)-İnanna (Aşk ve savaş) onun çocuklarıdır.

Utnapiştim: (Sümer) Sümer’lerin Nuh’u. Babil diliyle yazılan tabletlerde bu adla anılan tufan kahramanına Sümer’lerin Ziusudra dedikleri sonradan anlaşılmıştır. Utnapiştim’e Sümer’lerin
Nuh’u demekten daha iyisi Nuh’a Yahudilerin Ziusudra’sı demektir, çünkü bu öbüründen onbeş yüzyıl öncedir. Şurrupak kentinde kralmış, bilgeymiş ve rahipmiş. Adının sözcük anlamı “hayatı gören”dir. Ubara-Tutu’nun oğluymuş. Tufan’ı atlattıktan sonra ölümsüzlüğe kavuşan ve tanrılarca Dilmun(Cennet)’da yaşamasına izin verilen Utnapiştim aynı zamanda atası bulunduğu Gılgamış’a ünlü su baskınını şöle anlatır: İnsanlar çoğalıp gürültü yapmaya başlamışlar. Tanrıların gözüne uyku girmez olmuş. Bunun üzerine insanları yok etmeyi planlamışlar. Tanrı Ea “önceden verdiği sözü tutarak” bu karardan Utnapiştim’i haberdar etmiş ve bir gemi yapmasını sağlamış. Geminin yapımı bitince tufan patlamış. Öğlesine korkunç bir kasırga başlamışki “tanrılar bile korkularından göğün en yüksek katına kaçmışlar, orada sokak köpekleri gibi titreyerek duvar dibine sinmişler”. Altı gün ve altı gün gece boyunca gök ve yer birbirine karışmış. Öyle ki ” cennetin ve cehennemin tanrıları ağlayışıp durmuşlar”. Yedinci gün başladığında tufan yatışmış, Utnapiştim’in gemisi de Nisir dağının tepesine oturmuş. Orada gemiden inip adak kurbanını kesmişler. “Tanrılar tatlı kokuyu alınca dağın başına sinekler gibi üşüşmüşler”. Tufan’ın düzenleyen tanrı Enlil çok kızmış, tanrı Ea’ysa kendisinin haber veridiği yadsımış ve “bilge kral Utnapiştim olacakları düşünde görmüş” deyip işin içinden sıyrılmış. Çaresiz kalan tanrılar toplanmışlar ve Utnapiştim’le karısına ölümsüzlük bağışlayıp “çok uzakta” yaşaması için Dilmun’a yerleştirmişler. Bu yüzden Sümer’ler ona Uzaktaki de derler.

Sümer Dini:

İ.Ö. IV. binyılda Aşağı Mezapotamya’da yaşayan halkların inançları. Sümer dünyası XIX. yüzyılda keşfedilinceye inanç alanının temel bilgilerinde bir hayli değişiklikler olmuştur. Türkistan bozkırlarından Dicle’yle Fırat deltasına inen bu çok becerikli ve bilgili ulus, bölgelerinin kuzeyinde yaşayan Akad’larıda etkileyerek, olağan üstü bir uygarlık geliştirmiştir. Patesi ya da Ensi adını verdikleri rahip-krallarla yönetiliyorlardı. Bugün için onlardan daha öncesi bulunmadığına ve bilinmediğine göre, keşfedildikleri tarihe kadar başka uluslara maledilen birçok uygarsal ve inançsal buluşların onların ürünü olduğu kabul edilmektedir. Onlardan kalan Gılgamış Destanı’yla Enuma Eliş(Gökyüzünde) adlı yaratılış efsanesi, başka uluslara maledilen birçok inançların Sümer kaynaklı olduklarını kesin olarak meydana çıkarmıştır. Örneğin artık bilinmektedir ki Yahudilerin sanılan Tufan tasarımı onlarındır, Suriyelilerin Adonis’e dönüştürdükleri Babillilerin Tammuz’u onalrın Dumu-zid’idir, Samilerin Anu ve daha sonra Yunanlıların Uranus’a dönüştürdükleri tanrıların babası onların An’ıdır, Akdeniz’in ünlü Kybelesi onların Ki (Toprak ana)’sidir, Samilerin ilkin İştar ve Asarte’ye dönüştürdükleri onların İnanna’sıdır. Samilerin Sin’i onların Nanna (Ay-tanrı) ve Şamaş’ı onların Utu(Güneş-tanrı)’sudur Samilerin Ea’sı onların Enkisi’dir. Yunanlıların Hades’i onların Kur(Ölüler ülkesi)’u ve Elysion’u onların Dilmun(Cennet)’udur, Yunanlıların Persephone’si onların Ereşkigal’idir, Yunanlıların ünlü yedi bilge’si Mezapotamya’nın en eski yedi kentine uygarlığı getiren Sümer bilgeleridir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Sümer uzmanlarından N.K. Sandars şöyle demektedir: “Gılgamış, elbette bir İskender, bir Odysseus, bir Herakles, bir Samson, bir Dermot ya da Gawain değildir. Ama Gılgamış’ın öyküsü anlatılmamış olsaydı bu kahramanların hiçbiri şimdiki ölçüde hatırlanmazdı.” Çünkü çeşitli tasarımların ortaya koyduğu bu kahramanlar Sümer’li Gılgamış’tan pek çok şey almışlardır. Sandars’ın da belirttiği gibi örneğin “ortaçağın İskender’inde Gılgamış’ın birçok özelliğini bulabiliriz”. Dermot’la dövüşen vahşi adam, Gılgamış’la dövüşen Enkidu’nun tıpkısı denilebilir. Birçok tanrıları Anadolu’ya maleden Halikarnas Balıkçısı(Cevat Şakir Kabaağaçlı) bile “Büyük ana tanrıçanın sevgilisi Attis’in menşeini bulmak için Sümer’lere gitmeli”(Anadolu Tanrıları, İstanbul 1962, s. 89) der ve onu Sümer’lerin Dumu-zid’ine bağlar. Samiler, Mezapotamya’yı istila edince Sümer tanrılarını benimsemişler, ne var ki onların adlarını ve özelliklerin çoğunu değiştirmişlerdir. Kaldı ki Mezapotamya’nın çeşitli kentlerinde de ortak tanrılar aynı adla anılmazlardı. Ayrıca, her kentin koruyucu özel bir tanrısı da vardı. Kimi kaynaklarda bu adlar birbirlerine karıştırılmış ve Sümer tanrıları çoğunlukla Sami dilindeki adlarıyla tanıtılmıştır. Sümer tanrılarının adlarını yeniden düzenleyen Prof. Kramer’e göre önce su vardı. Tanrı An (Gök. An-sar: Tüm gök)’la tanrı Ki(Toprak. Ki-sar: Tüm dünya) bu sudan doğdular. Onların birleşmesinden Enlil(Hava) meydana geldi, gökle toprağın arasını doldurdu. Enlil, karanlık göğü aydınlatmak için Nanya (Ay)’yı yarattı. Nanna da Utu (Güneş)’yla İnanna (Aşk ve savaş)’yı yarattı. Samilerde bu tanrılar Sin (Nanna), Şamaş(Utu) ve İştar(İnanna) adlarıyla anılırlar. Enlil ilkin An (Samilerde Anu)’ın buyrukalrını yerine getiriyordu, sonra dünyayı Ki’nin elinden alarak yönetmeye başladı, daha sonrada An’ın yerine geçti ve bütün evrenin egemeni oldu, aynı zamanda Nippur kentinin koruyucusuydu. An’la Ki’den doğan bir başka tanrıda tatlı suların ve bilgeliğin tanrısı Enki (Samilerde Ea. Prof. Kramer “An’ın çocuğu olduğu söylenebilir” demekle yetiniyor, Enuma Eliş’de ileri sürülen bu doğumu kesin bulmuyor)’dir, sanatı koruyor ve derinde yaşıyordu. Enlil toprağın egemenliğini eline geçirdiği sırada İnanna’nın ablası gök-tanrılaçalardan Ereşkigal’i Kur(Yeraltı ülkesi)’a kaçırmıştı. Bu yeraltı ülkesinde Annunaki (yargıçık yapan ve An’ı soyundan gelen yeraltı tanrıları)’ler vardı, ülkenin kapısını Neti(Samilerde Nedu) bekliyordu. Gılgamış Destanı’nda bunlardan başka şu tanrıların adları anılmaktadır: Adad (Fırtına yağmur tanrısı), Antum (An’ın karısı), Absu (Tanrıları meydana getiren su), Aruru (Yaratıcı tanrıça. Endiku’yu kilden yarattı), Aya (Utu’nun şafağı ve gelini), Belit-Şeri (Yeraltı yargıçlarının zabıt katibi), Dilmun (Cennet. Sadece tanrılar gidebiliyor, bir de tufan’dan kurtulup ölümsüzleştirilen Utnapiştim ya da başka bir anlatımdaki adıyla Ziusudra orada yaşıyor), Dumuzi (Ya da Dumu-zid. Samilerde Tammuz ya da Temmu. Verimlilik tanrısı. Çoban demek. İnanna’nın da kocası), Endukugga ve Nindukugga (Yeraltı tanrı ve tanrıçası. Enlil’in ana-babası), Enkidu (Aruru’nun yarattığı yabanıl yaratık. Daha sonra hayvanların koruyucu tanrısı oluyor), Enugi (Sulama tanrısı), Haniş (Kötü havayı haber veren göksel varlık), Humbaba ya da Huvava (Sedir ormanı bekçisi canava, Anadolu’lu bir tanrı olduğu sanılıyor), İgigi (Gök tanrılarının ortak adı), İnsan-akrep (Tanrıların karşıtı. Su tarafından tanrılarla savaşmak için birçokları yaratılmış. Güneşin battığı yerde nöbetçi), İrkalla ( Ereşkigalin bir başka adı), İşullana (An’ın bahçivanı. Aşkına karşılık vermediğinden ötürü İnanna tarafından köstebeğe dönüştürüldü), Lugabanda (Çoban-tanrı. Aynı zamanda kral. Gılgamış’ın babası ya da koruyucusu), Mammetum (Alınyazısı-tanrısı), Namtar (Uğursuzluk şeytanı, hastalık getirici. Yeraltı ülkesinin başpapazı), Nergal (Yeraltı tanrı.Ereşkigal’in kocası), Ningal (Ay tanrısının karısı, güneşin annesi), Ningirsu (Ninurta’nın eski adı. Verimlilik tanrısı), Nirnurta (Ningirsu’nun yeni adı. Savaş ve bereket tanrısı), Gizzida ya da Ningizzida (Bereket tanrısı. Hayat ağacının efendisi olarak niteleniyor. Büyü de yapıyor. Daha sonra Dumu-zid’le birlikte göğün kapısını bekliyor), Ninhursag (Ana tanrıça. Ki’nin başka adı. Enki’nin karısı),Ninki (Ninhursag ya da Ki’nin bir başka adı olduğu sanılıyor. Destanda Enlil’in annesi), Ninsun( Bilgelik tanrıçası. Lugulbanda’nın karısı ve Gılgamış’ın annesi), Nisaba (Tahıl-tanrıça), Puzur-Amurri (Utnapiştim’in dümencisi), Samukan (Sığırların tanrısı), Siduri ya da Sabit (Şarap yapımcı kadın. İnanna’nın bir başka adı olabileceği öne sürülüyor), Silili (Göksel kırsak, göksel aygırın da annesi), Şullat (kötü hava habercisi. Haniş’in bir başka biçimi) Şulpay (Şölen yöneticisi tanrısı) Ubara-Tutu (Utnapiştim’in babası, mitolojik kral), Utnapiştim (Sümerlilerin Ziusudra’sına Samilerin verdiği ad. Ünlü tufan kahramanı), Urşanabi (Utnapiştimin’in kayıkçısı. Dilmun’a gitmek için ölümcül suları hergün geçiyor), Yedi bilge (Yedi kente uygarlık getiren getiren Sümer bilgeleri)

Tiamat, the Dragon Goddess of Chaos and Darkness, is battled by Marduk, God of Justice and Light.This might indicate the change from a matriarchal to a patriarchal system that obviously took place.

Asur-Babil Dini:

Mezapotamya çoktanrıcılığı. Mezapotamya, Dicle’yle Fırat nehirleri arasındaki bölgenin adıdır. İ.Ö. XI. yüzyıla doğru Türkistan bozkırlarından ve Elam dağlarından inen Sümerler bu bölgeye egemen olarak büyük bir uygarlık kurmuşlardı. İlkel totemleriyle canlıcılık inançlarını geliştirerek çoktanrıcılığın özel bir biçimi olarak kent-tanrıcılığı oluşturdular, Kent-tanrıcılığı, bütünüyle, canlıcılık anlayışıyla geliştirilmiş bir totemcilik uzantısıdır. İlkel kabilelerde nasıl her kabilenin koruyucu bir totemi varsa öylece her kentin koruyucu tanrısı olmuştur. Bu tanrı, kendilerine korku veren ya da yarar sağlayan hayvan, yıldız, güneş, toprak, deniz dağ vb gibi doğa varlık ya da olayların canlılık anlayışıyla kişileştirilmiş biçimidir. Örneğin Mezapotamya’da hem denizci, hem tarımcı bir ulus haline gelen Sümerler, denizi kişileştirip adına Tiamat demişlerdir. Kentlerin bu totem-tanrıları, ülke çapında bir çoktanrıcılık meydana getirmiştir. Kent-tanrılarının gücü , kentlerinin gücüyle artmış ya da azalmıştır. İ.Ö. XXV. Yüzyıldan ihtiabaren Asurlular ve Babilliler bu bölgeye egemen olunca Sümer çoktanrıcılığı buldular ve
ve kendi kent-tanrılarıyla Sümer tanrılarını birleştirdiler. Asur-Babilonya uygarlığı, Sümer uygarlığının üstüne kurulmuş ve kültürünü ondan alan bir uygarlıktır. Bu uygarlık, özellikle Hamurabi(2003-1961) çağında doruğuna yükselmiştir. 282 maddelik ünlü Hamurabi yasasını Hamurabi’ye tanrı Şamaş (Marduk)’ın yazdırdığına inanılır.

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Eski Kıta’nın karşısında yer alan ve yüzyıllar boyu Eski Kıta’dan tamamen izole yaşadıkları varsayılan Orta Amerika yerlilerinin mitolojilerininde Klasik mitoloji ile benzer motiflerin bulunması ve Aztek efsanelerinde Atlantis’i andıran motiflerin geçmesi ilgi çekicidir.

Diğer Orta Amerika toplulukları gibi Aztekler de bizim yaşadığımız kara parçalarından önce dört dünyanın varolduğuna inanırlardı. Aztekler’e göre , bizim zamanımızdan önce , her birinin farklı bir tanrısı ve insan soyu olan dört güneş varolmuştu ve her bir güneş , toprak , hava , ateş ve su ile ilgiliydi . Bu dört element ait olduğu dünyanın varoluşu ile ilgiliolduğu kadar yok oluşu ile de ilgili idi.

Aztek mitolojisine göre yaratıcı tanrı Ometeotl idi. Ometeotl düaliteyi temsil ettiği için dişi ve erkek özellikleri de kendinde barındırıyordu. Ometeotl bu ikili özelliğinden ötürü aynı zamanda Tonacatecuhtli ve Tonacacihuatl çifti ile de gösteriliyordu.

Ometeotl’un iki çocuğu Quetzalcoatl ve Tezcatlipoca Aztek mitolojisinde önemli roller üstleniyorlardı. Tüylü yılan Quetzalcoatl bir çok efsanede yer almış , hatta , İspanyollar kıtayı işgale geldiklerinde Quetzalcoatl ile ilgili efsanelerden ötürü yerliler bu istilacıları saygı ile karşılamışlardı.

Aztek yaradılış efsanelerine göre , göğün on üçüncü katında bulunan Yaratıcı , dört oğul hayata getirir. Bunlaradan birincisi , Kızıl Tezcatlipoca’dır. Öbürü ise Kara Tezcatlipoca’dır. Efsanelerde sıkça adı geçen Tezcatlipoca budur. Öbür çocukları ise Quetzalcoatl ve Huitzilopochtli’dir. Bu kardeşler varolan herşeyi ve aynı zamanda da ilk insan çiftini yaratırlar .

İLk dünya üzerinde, toprağa ait güneş zamanında , Kara Tezcatlipoca hüküm sürmektedir. O zamanlar dünya üzerinde devler vardır. Quetzalcoatl Tezcatlipoca’yı denize atarak hükümdarlığına son verir. Tezcatlipoca Okyanustan çıkarak büyük bir jaguar olur ve devler soyu jaguarlar tarafından yok olur. Büyük jaguar ise bugün hala görebileceğimiz Büyük Ayı takım yıldızına dönüşür.

Quetzalcoatl ikinci dünya üzerinde , havaya/rüzgara ait güneş devrinde hüküm sürer. Fakat bu dünya da Tezcatlipoca tarafından yok edilir. Quetzalcoatl ve bu dünya üzerinde yaşayanlar kuvvetli rüzgarlar tarafından sürüklenir. Bu devirde yaşayanların soyundan gelenler bugün maymuna dönüşmüş olarak ormanlarda görülebilirler.

Yağmur tanrısı Tlaloc , üçüncü dünya üzerinde , suya/yağmura ait güneş devrinde hüküm sürer . Bu devrin sonunu da Quetzalcoatl ateş yağmurları ile getirir. Bu ırk da hindilere dönüşür.

Dördüncü ırk ise Tlaloc’un karısı Chalchiuhtlicue tarafından yönetilir. O da bir su tanrıçasıdır. Büyük bir sel dünyayı kaplar ve bu ırka mensup olanlar balığa dönüşür. Dağlar seller altında kalır ve gökler yeryüzüne çöker.

Aztek mitolojisine göre bu dört soy yok olduktan sonra beşinci soy ortaya çıkar. İşte bu son olarak ortaya çıkan soydur. Aynı soylar Hesiodos tarafından da anlatılmaktadır. Hesioods da bizim soyumuzdan önce dört soyun varolduğunu fakat bunların yok olduğunu , şimdi yeryüzünde bulunan insanların beşinci soya ait olduğunu anlatmaktadır.

Aztek mitolojisi ile Yakın Doğu mitolojisi arasındaki şaşırtıcı bir benzerlik de tufan efsanelerinden kaynaklanır.

Aztek efsanesine göre , Tata ve karısı Nene Tezcatlipoca tarafından korunurlar ve bu büyük sel baskınlarından kurtulurlar. Ancak bu çift izinsiz olarak ateş yaktıklarından tanrı tarafından cezalanırlar.

Tata ve Nene efsanesinde hem Mezopotamya tufan efsanesi ile ortak yönler buluruz hem de Yunan mitolojisindeki Prometheus efsanesi ile benzer yönler gözümüze çarpar.

Aslında Atlantis’in varolduğu söylenen okyanusun iki tarafında da aynı efsanelerin var olması ve bu toplumların belleklerinde daha önce varolan bir felaketin anılarını saklamaları Atlantis’in varlığının basit bir efsaneden öte olduğunu düşündürmektedir.

Aynı şekilde , Maya efsanelerinde de , gerek kutsal kitapları Popol Vuh’da gerekse de Yucatec yazılarında tufan miti ve yokolan ırklar söylencesi mevcuttur.

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Ba - Çin mitolojisinde Cennet’in kızı.

Ba Xian - (Pa-hsien) Taoist mitolojideki sekiz ölümsüzlük kazana kişiye verilen ad. Bu sekizli Çin’in iyi kaderini sembolleridirler. Onlar yaşama sekiz önemli özellik katarlar: gençlik, yaşlılık, zorunluluk, sağlık, rağbet, asalet, erkeklik ve dişilik. Bu sekizli: Zhang Guo-lao, Lu Dong-bin, Cao Guo-jiu, Zhong Li-quan, Li Tie-guai, Han Xian-zi, He Xian-gu ve Lan Cai-he. Be Xian’ın konusu daha fazla sanatla ilgilidir.

Bixia Yuanjin - Bu Çin Tanrıçası çocukların doğumundan ve kaderden sorumludur. Doğum ve kader dünya mitolojisinde biri biri ile bağlantılı, uzlaşım içinde olan iki kavram olarak kabul edilmiştir.

Cai-shen - (Ts’ai-shen) Çin mitolojisinde başarı Tanrısı. Taoizm ve halk dini inancında da yerini almıştır. Onun gök gürültüsü ve yıldırımları yönetme ve ticari anlaşmalarda başarı sağlama gibi bir çok sihirli güçleri vardır. Tarihsel şahsiyet olarak o Zhao Xuan-tan (Chao Hsüan-t’an)olarak adlandırılmıştır. O dağların zirvesinde kendi yerini almıştır. Zhang Dao-ling’e hayat iksirini ararken yardım etmiştir. Cai-shen siyah kaplanın üzerinde resmedilirdi. Siyah bir yüze ve uzun bıyıklara sahiptir. Vücudu zırhlar içindedir, kafasında savaş başlığı vardır.

Cao Guo-jiu - (Ts’ao Kuo-chiu) Çin mitolojisindeki sekiz ölümsüzden biri. O basit bir yaşam sürmekteyken bir gün genç kardeşi katil olur. Cao Guo-jiu utançtan sonra dağlarda inzivaya çekilmiş ve uzun süre orada yaşamıştır. Lu Dong-bin ona yardım eder ve kusursuzluğa erişmenin yollarını gösterir. Cao Guo-jiu tiyatro sanatının yaratıcısı olarak anılır.

Cheng-huang - (Ch’eng-huang) Çin’in koruyucu Tanrıları. Onlar felaket ve yıkımları önlerlerdi ve kendilerine yalvaran insanları korumaları altına alırlardı. Kurakluk ve kıtlık dönemlerinde onlar yağmur yağdırırlardı. Onlar ekinlerin bereketli olmasını sağlayarak, insanları zenginliğe kavuştururlardı. Cheng-huang aynı zamanda ölülerin ruhlarını Cennet’e götürülerdi. Tao’cu rahipler ölülerin ruhlarının cehennemden kurtulabilmeleri için bu koruyucu Tanrılara dua ederlerdi.

Chih Nu - (Chih-Nu) Çin’in önemli Tanrılarında olan Yu-huang’ın kızı.

Chu Jiang - (Ch’u Chiang) Taoist mitolojide saniyelerin kralı, hırsız ve katilleri cezalandırırdı.

Da-yu - (Ta-yü) Xia Hanedanlığının efsanevi kurucusu. Büyük Yu olarak bilinmiştir. Toprağın (Gun) oğludur. Yol yapıcı ve ekinlere su sağlayıcı olarak tanınmıştır.

Dha-shi-zhi - (Dha-shih-chih) Çin Budizminde kadın ilahe, yeniden doğuşu yönetmektedir.

Di-cang - (Ti-Ts’ang) Çin Budizm’inde dünyanın rahmi anlamına gelen bir güç. Efsaneye göre o Tang döneminde yaşamış bir Kore prensidir. Ölümünden sonra vücudu çürümeye bırakılmamış, bir tapınağı yapılmıştır. Sağ elinde metal değnekle resmedilirdi.

Di-guan - (Ti-guan) Tao inancına göre dünyada bir hükümdar. Üç San-guan’dan biri. Çin’in din hayatında rolü önemlidir. Di-guan suçları ve baş kaldırmaları affederdi.

Di-ya - (Ti-ya) Di-ya ve Tian-long Çin edebiyat Tanrısı Wen Chang’ın yardımcılarıdır.

Dong-yue da-di - (Tung-yo ta-ti) Gök Tanrısı Yu-huang’ın yardımcısı. Canlıların doğumlarından ölümlerine kadar yaşamlarını, yaşam güçlerini ve görünümlerini denetlemekle görevlidir.

Dou-mu - (Tou-mu) Çin Tanrıçası. Her insanın ne kadar yaşayacağını belirler ve denetler. Bu nedenle uzun bir yaşam isteyen insanlar tarafından saygı görmüş ve tapınılmıştır. Dou-mu nilüfer tahtında otururken, dört kafalı, 12 gözlü ve sekiz kollu olarak resmedilirdi. Taoist tapınaklarda sık sık onun anıtı ile karşılaşılır. Çin Budistleri tarafından da tapınılmaktadır.

Dragon krallar - (Ejder krallar) Taoizmde efsanevi yaratıklar. Long-wang.

Dzi dzat - (Dzit dzi) Dzi dzat ölümden sonraki yaşam inancı ile mezarlarda rahatlık ve konforu sağlayan her türlü eşyaya verilen addır.

Er-lang - (Erh-lang) Çin mitolojisinde şeytani ruhları defeden ve kötü büyüleri bozan bir koruyucu Tanrı. Annesi Yu-huang’ın kızkardeşidir.

Fan-kui - (Fan-k’uie) Çinlilere göre, kasap Tanrısıdır.

Fei Lian - (Fei Lien) Rüzgar Tanrısıdır.

Feng Bo - (Feng Po) Rüzgar Tanrısı olan Fei Lian’ın insanlaştırılmışı.

Feng Po-po - (Feng P’o-p’o) Çinin rüzgar Tanrıçası. Bir kaplanın üzerinde bulutları dolaşan ak saçlı, yaşlı bir kadın olarak resmedilirdi. Bulutları tam gün sırtındaki çuvala doldurup bir yerden başka bir yere taşır.

Feng-huang - (Feng Huang) Çin mitolojisinde anka kuşu, cennetin kanatlı gücü. Sülün ibiği ve başı, tavus kuşu kuyruklu olarak resmedilirdi.

Fu Xi - (Fu Hsi) Çin mitolojisinde San-huang’daki üç asil imparatordan birincisi. Yönetimi 115 yıl sürmüştür. Fu Xi insanlara balık ağları kullanma, ipek böcekleri yetiştirme ve vahşi hayvanları ehlileştirme gibi bir çok alışkanlığı kazandırmıştır. Fu Xi yılan vücutlu bir insan olarak resmedilirdi. Nü-gua onun karısıdır.

Fu-xing - (Fu-hsing) Çinde mutluluk Tanrısı. San-xing’lerden biri. Genellikle mavi giysilerle, özel uşağı ve çocukların yanında resmedilirdi. İsminin anlamı ‘şanslı yıldız’dır. Sık sık cennetin yöneticisi olan Tian-guan’la karıştırılır.

Gao Yao - (Kao-Yao) Eski bir Çin yargı Tanrısı. Adaletsizlikleri sorgularken ona bir koç eşlik etmektedir. Ting-jian olarak da bilinmektedir.

Geong Si - (Jiang Shr, Kuang Shi) Çin mitolojisinde zombi. Onun vücudu var, ama canlı değil.

Gök kralları - Dünyanın dört bir tarafının koruyucuları. Tian-wang.

Gong De Tian - (Kung Te T’ien) Çin mitolojisinde uğur Tanrıçası. Sol elinde dilekleri yerine getiren bir inci tutar. Hindu Tanrıçası Lakshmi ile benzerlik göstermektedir.

Gong Gong - (Kung Kung) Çin mitolojisinde su baskınları ve sel yaratan şeytan. Yılana benzeyen ortağı Xiang Yao ona eşlik eder. Gong Gong yüce adaletin ölümsüz ve sonsuz rakibidir.

Gou Mang - (Kou Mang) Çin gök Tanrısının habercisidir. Gou Mang doğu ile birlikte ilkbahar ve mutluluğu oluşturur.

Guan-di - (Kuan-ti, Kuan Yu) “İmparator Guan”, Taoizm’in savaş Tanrısı. Barış yolunda atılan her adıma karşı koyar. Halk arasında şeytanları yaratan Tanrı olarak da anılmıştır.

Guan-yin - (Kuan-yin, Kuan-shi-yin) Çocuksuz kadınlara yardım eden bir kahin.

Gui - (Kuei) Çin mitolojisinde ölümden sonra olumsuz özellikler kazana ruhlara verilen ad. Hayalet veya hortlak.

Gui Xian - (Kuei Hsien) Çin mitolojisindeki sihirli yaratıklar olan Ling’lerden biri. Su kaplumbağası Gui Xian mutluluğun sembolüdür.

Gun - (Kun-Lun) Çin mitolojisinde toprak Tanrısı, Sarı imparator Huang-di’nin erkek torunu, Da-yu’nun babası. Cennetin yanından geçen büyük sel baskınında yaptığı hatadan dolayı Gong Gong tarafından küçük düşürülmüş ve cezalandırılmıştır.bir rivayete göre, o bu hatasından dolayı ateş Tanrısı tarafından idam edilmiştir.

Hac Tao - Kelime anlamı ’siyah yol’dur. Bu karanlık güçlerin ve kara büyünün Çin mitolojisindeki ifadesidir.

Han - Çin nehir Tanrısı. Aynı isimli nehirle kişiselleştirilmiştir.

Han Xian-zi - (Han Hsiang-tzu) Taoist mitolojideki sekiz önemli ölümsüzden biri. Tang hanedanlığının önemli bir şahsiyeti ve devlet adamı olan Han Yu’nun erkek yeğeni. Onun çılgın bir micazı ve doğaüstü güçleri olduğuna inanılırmış. Bir gün şeftali ağacından düşmüş ve ölümsüzlüğü kazanmış. O flütüyle, elinde çiçek demeti veya şeftali tutarak resmedilirdi.

He Bo - (He Po) Çin mitolojisinde güçlü ve etkili bir nehir Tanrısı. Bing-yi da denilmektedir. Ay Tanrıçası Heng O onun kız kardeşidir.

He Xian-gu - (He Hsien-ku) Ba Xian’lardan biri ve içlerinde tek bayan olanı. Tang hanedanlığı döneminde yaşamıştır ve yaşamını dağlarda inzivaya çekilerek sürdürmüştür. On dört yaşında bir rüya görmüştü. Rüyasında kim olduğunu bilmediği bir ses ona ‘bulutların anası’ olarak bilinen taşı öğütmesini ve tozu yutmasını söylemişti. Söylenilenleri yaptıktan sonra ölümsüzlüğü kazanmıştır.

Heng O - (Chang O) Çin ay Tanrıçası. Soğuğun ve gizli yin ilkelerinin sembolü. Güzel cüppeli, sağ elinde ay diski tutmuş olarak ve bazen de bir ağaçta bir karakurbağasının üzerinde resmedilirdi. O nehir Tanrısı He Bo’nun küçük kız kardeşidir.

Hou Ji - (Hou Chi) Çin mitolojisinde tahıl Tanrısı. İmparatorluk dönemindeki bazı mezheplerde o tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle isminin anlamı çeşitli şekilde tercüme olunmuştur.

Hou Tu - (Hou T’u) Çin mitolojisinde dünya ve toprak Tanrısı. Yer yüzünün hükümdarı. İmparatorluk dönemi inançlarının bir ifadesidir.

How-chu - (How-ch’u) Çin mitolojisinde hava Tanrısı.

How-too - Eski bir Çin doğa Tanrısı. Canavar olarak betimlenmiş ve dağlarla nehirlerin arasında yaşadığı düşünülmüştür.

Hu Jing-de - Çinin koruyucu Tanrısı. Genellikle kökeni Tang hanedanlığına dayanmaktadır.

Huang Fei-hu - (Fei) Çin doğa Tanrısı. Tek gözlü bir boğa şeklinde olup, yılan kuyruğuna sahiptir. Sonraları Çin’in doğusundaki kutsal Tai Shan dağlarının Tanrısı olarak kabul edilmiştir. O bu dağa gelen ölü ruhları yargılamakla görevlendirilmişti.

Huang-chuan - (Huang-ch’uan) Yin ruhlarının ölümden sonra gittikleri yer altı dünyası. Kuzeyde bulunan sulu bir arazi olduğuna inanılırdı. Kelime anlamı ’sarı ilkbahar’dır.

Huang-di - (Huang-ti) Efsaneleştirilmiş bir Çin imparatoru. ‘Sarı İmparator’ M.ö. 2697 - 2597 yılları arasında yaşadığına inanılır. Taoizmin kurucularından biri olarak saygı görmüştür. Çin tarihinde ilk tıbbi inceleme ve tez niteliğini taşıyan Huang-di nei-jing yazıtının onun eseri olduğu söylenmektedir. Ayrıca Huang-di’nin insanlığa yazının bulunması, pusulanın icadı, çömlekçiliğin başlangıcı, ipek böceklerinin yetiştirilmesi gibi katkıları olduğu inanılmaktadır.

Huang-lao - Taoculara göre bir Tanrı. İsmi iki anlamı barındırmaktadır: Huang, Huang-di ile, lao, Lao-zi ile bağdaştırılmaktadır. Her iki anlam da Taoizm inancının kurucularına işaret etmektedir.

Huang-lao-jun - (Huang-lao-chën) Taozim inancına göre önemli bir Tanrı.

Ji Nu - Çin mitolojisinde yıldızların Tanrıçası.

Jian Di - (Chien Ti) Çin mitolojisinde eski bir Tanrıça. Kazayla renkarenk kırlangıç yumurtalarını yutmuş ve bunun sonucunda Shang hanedanlığının atalarını doğurmuştu.

Jian Lao - (Chien-lao) Çin mitolojisinde doğa ve süreklilik Tanrısı.

Jiang Shr - Çin mitolojisinde zombiler.

Jin Jia - (Chin Chia) Çin mitolojisindeki koruyuculardan biri. O kötü öğrencileri cezalandırır ve İmparatorluk soyundan gelen ailelerin bayraklarını dalgalandırır. Altın zırhlı bir insan şeklinde düşünülmüştür.

Ki-lin - (Ch’i-lin) Çin mitolojisindeki mistik yaratıklar. Batı mitolojilerindeki tek boynuzlu at ile karşılaştırılabilir. Ki-lin saf ve barışçıldır. Öküz kuyruğuna, at yelesine sahip,vücudu balık pulları ile kaplı olan tek boynuzlu geyik olarak resmedilirdi. O cennette yaşar ve dünyayı sadece bilge bir filozof doğduğunda ziyaret eder. O dört Ling’den biridir.

Kuang Shi - Çin Mitolojisindeki zombilerden biri.

Kui-xing - Wen-chang’ın yanından ayrılmayan yıldız Tanrısı. Resmi başarı belgelerini hazırlamakla görevlidir.

Kun-lun - (K’un-lun) Çin’in batısında sıra dağlar. Taoistlere göre cennet orada. Tao evrenbilimine göre, on kıtadan biri. Cenneti ilk ziyaret eden kişi King Mu’ dur. O Huang-di’nin sarayını keşfeder. Orada Tanrıça Xi Wang-mu tarafından kabul edilir.

Lan Cai-he - (Lan Ts’ai-ho) Çin Ba Xian’lardan biri. Yazın kalın palto, kışın ise ince giysiler giyer. Elinde Çiçek demeti oalrak resmedilirdi.

Lao-jun - (Lao-chün) Lao-zi’nin (Lao Tsö) tanrısallaştırılmış adı. Yuan-shi tian-zong ile beraber o Tao düşünce tarzının önemli yaratıcısıdır.

Lei-gong - (Lei-kung) Çin mitolojiisnde gök gürültüsü Tanrısı. Tao panteonunda o göksel idare yetkisi bulunan bir Gökgürültüsü bakanıdır. Onun gagası, kanatları ve baykuş penceleri var, ama bedeni mavi renkte olmasına rağmen insan bedenidir. O peştamal giymiş, ellerinde davul ve çekiç (gök gürlemesini yaratan alet) taşır durumda resmedilirdi.

Lei-zi - (Lei-tzu) Çin mitolojisinde gök gürültüsü Tanrıçası. Çin’e ipek böceği yetiştirmeciliğini öğretir. Huang-di’nin karısıdır.

Li Tie-guai - (Li T’ieh-kuai) Li Tie-guai (”Demir koltuk değnekli Li”) Bir Ba Xian, Taoist Mitolojinin sekiz ölümsüzünden biri. Demir koltuk değneği ona Xi Wang-mu tarafından verildi.

Li T’ien - Li T’ien şeytanlara karşı alev fişeklerini kullanan ilk kişidir. (11. yüzyıl.) Bu olaydan sonra havai fişeklerin kullanımı yaygınlaşmıştır.

Ling Xiao Bao Dian - Yu-huang ve diğer Tanrıların bazı sorun ve konuları konuşup tartıştıkları göksel bir saray. Söylendiğine göre, Tian Bing ve Tian Jiang (cennetin askerleri) tarafından dikkatle korunur.

Ling-bao tian-zong - (Ling-pao t’ien-tsun) Kıymetli mücevheratın koruyucusu, ikinci Taoist cennet olan Shang-qing’ın yöneticisi. Bazen Dao-Jun, Tao Efendisi, olarak da adlandırılmıştır.

Ling-guan - (Ling-kuan) Doğaüstü memur, Yu-huang sarayının koruyucusu. O 15. yüzyılda da büyük saygı görmüş ve Pekin’de tapınağı yapılmıştır.

Liu Bei - (Liu Pei) Çin mitolojisinde sepet yapanların ve kamış ayakkabı yapanların Tanrısı. O Zhang Fei ve Guan Gong ile birlikte Çin’in üç silahşorunu oluşturdu.

Long - (Lung) Çin mitolojisinde ejderha. Beş türü mevcuttu: Tanrıların evlerini koruyan kutsal ejderhalar; rüzgar ve yağmuru yöneten, aynı zamanda su baskınlarına neden olan ejder ruhlar; denizlerin ve okyanusların derinliklerini temizleyen doğa ejderleri; defineleri koruyan ejderler; ve beş penceli imparator ejderhalar. Taoizmde ejderler yang ilkeleri taşırlar ve sık sık su yada bulutlarla çevrilmiş olarak resmedilirler.

Long-wang - (Lung-wang) Çin mitolojisinde Ejderha Krallar. Taoizmde mistik yaratıklar. Yuan-shi tian-zong tarafından yönetilirler ve yılda bir kere ona raporlarını sunarlar. Cenaze törenleri ve yağmurlar üzerinde yargılama yetkisine sahiptirler. Eğer soylarından gelenlerin cenaze törenlerinde talihsizliklerine neden olacak kadar hata yapılırsa, Ejder Krallar dua etmeye başlarlar. Aynı zamanda kuraklık ve kıtlık devrinde onlar yağmur yağdırırlar.

Lu Ban - (Lu Pan) Çin mitolojisinde marangozların koruyucusu.

Lu Dong-bin - (Lu Tung-pin, Lu Yan) Bir Ba Xian. M.ö 798 yılında kuzey Çin’de doğmuştur. Ailesinin üyeleri özel uşaklık yaparlarmış. Genç yaşta O Lu dağlarına çıkmıştır. Burada ateş ejderi ile karşılaşmış ve ejder ona sihirli bir kılıç hediye etmiştir. Başkenti ziyaret ederken başka bir ölümsüz olan Zhong Li-quan ile karşılaşmıştır.

Lu-xing - (Lü-hsing) Onur Yıldızı. Bir San-xing olan yıldız Tanrı. Guan-xing (Şehir Yıldızı) olarak da bilinmektedir. Han hanedanlığının kurucusu Shi Fei olduğunu iddia edenler var.

Ma Wang - Çin mitolojisinde atların koruyucusu.

Ma-mian - (Ma-mien) Çin mitolojisinde yer altı dünyasında yaşayan bir asilzade.

Ma-Zu - Çin Tanrıçalarından biri. Özellikle Güney Çin sahillerinde tapılan bir Tanrıçadır.

Men-shen - Çin inancına göre kapıları koruyan iki Tanrı. Men-shen, kelime anlamı “kapı boşluğu Tanrıları”dır, Qin Shu-bao ve Hu Jing-de isimli Tang Hanedanlığında yaşamış olan iki general olduklarına inanılır. 13. - 14. yüzyıllarda onlara tapılmıştır. Arka kapı daha az bilinen Wei Ch’eng tarafından korunurdu.

Mo-hi-hai - Çin su Tanrısı.

Mu Gong - (Mu Kung) Çin mitolojisinde ölümsüzlük Tanrısı. O Yang’ın cisimleştirilmiş halidir. Xi Wang-mu, Yin’in temsilcisi, onun karısıdır. Onlar birlikte cennet ve yeryüzünü ve canlıları yaratmışlar.

Mu-king - Çin mitolojisinde ateş Tanrısı.

Mu-Lan - Hua Mu-lan olarak da bilinen Mu-lan Çin mitolojisinin en ünlü kadın savaşçısıdır. Babası, askerlik yapmak üzere çağrılmıştı ve yaşı geçmiş olduğu için, kendi yerine oğlunu gönderebilirdi. Oğlu olmadığı için, kızı erkek giysileri giydi, atına bindi ve babasını temsil etmek üzere gitti. On iki yıl askerlik yaptı, yüksek rütbeli bir asker oldu ve bir kız olduğunun farkına hiçbir zaman varılmadı. Savaşlardan sonra, arkadaşlarından bazıları onu ziyarete geldiklerinde, Mu-lan’ı dokuma tezgahına oturmuş bir kadın olarak buldular ve çok şaşırdılar. Günümüzde bu hala bir ailevi bağ ve fazilet örneğidir.

Niu Wang - Çin’de büyükbaş hayvanların koruyucusu.

Niu-you - (Niu-yu) Çin mitolojisinde Yama krallarının koruyuculuğunu yapan ruh.

Nü-gua - (Nü-kua, Nu Kwa, Nuwa) İnsanları yaratan Tanrıça. Efsaneye göre, Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur. Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine Tanrıça Nü-gua, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.Tanrı Fu Xi onun kocası ve kardeşidir. Kardeşi gibi vücudunun aşağı kısmı ejder şeklindedir. Nü-gua bir elinde yerin sembolü olan pusula tutar.

Pa - (P’a) Çin kuraklık Tanrısı.

Pa-cha - (P’a-ch’a) Çiftçileri çekirgelere karşı koruyan bir Tanrı.

Pakua - (Bagua) Çin’cede kelime anlamı, “sekiz (bat) yön (gua)” dür. Çin pusulasındaki sekiz yönü ifade ettiğini iddia edenler var. Bir çok farklı anlamlarda kullanılmıştır.

Pan Jin Lian - (P’an Chin Lien) Çin mitolojisinde zina Tanrıçası.

Pan-gu - (P’an-ku) Çin mitolojisi’ne göre başlangıçta evren bir yumurtanın içindeydi. Evrende ilkin sonsuz ve sessiz bir hiçlik varmış. Her yer karanlıklar içindeyken ilk olarak Pengu (Pan Ku) oluştu. Pengu yumurtanın kabuğunu kırarak dünyayı on sekiz bin yılda düzene soktu. Yumurtanın üst kısmı yükselip gökyüzünü Yang’ı meydana getirdi. Alt kısmı ise çökerek yeri Yin’i oluşturdu. Yin dişi, Yang ise erkekti. Birbirlerini tamamladılar. Pengu Yin ve Yangı oluşturduktan sonra ölür. öldükten sonra sol gözünden güneş, sağ gözünden ay, kanından denizler, saçlarından ormanlar, gövdesinden yeryüzü, son soluğundan da rüzgarlar meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedeninde kaynaşan böceklerden de insanlar oluşur.

Peng-lai - (P’eng-lai) Taoisme göre Çin Denizinin Doğusında yeralan, ölümsüzlerin yaşadığı düşünülen ada. Ada mutluluğun somut örneği olup, ölümsüzlüğün kaynağı olan efsanevi mantarları üzerinde bulundurmaktadır. Adayı bulmak için bir çok kişi yolculuğa çıkmış, fakat başarılı olamamışlardı. Gemiler ya alabora olmuş, ya da başka adalara sürüklenmişlerdi.

Peng-zi - (P’eng-tzu) Çin mitolojisinde uzun yaşamı temsil eden varlık. Efsaneye göre, Han Hanedanlığı zamanında doğmuş ve Yin Hanedanlığı zamanında 777 yaşına gelmişti. (bazı kaynaklara göre 800 yaşını geçmişti) ve hala genç görünümünü koruyabilmişti. Genç kalabilmek için o geyik boynuzu ve mika tozu yutarmış.

Pusa - Budist ve Taoist mezheplerde Tanrıya verilen ad.

Qi Gu-niang - (Ch’i Ku-niang) Yu-huang’ın kızı. “Yedinci Hanımefendi” adını almıştır. Genç kızlar tarafından evleneceği erkeğin kim olduğunu bilmek istemesi üzerine tapınılmış ve saygı görmüştür.

Qin-shu-pao - (Ch’in-shu-pao) Çift kapı aralığının koruyucu Tanrılarından biri, bir Men-shen. Tang hanedanlığındaki bir general olarak bilinmektedir.

Ran-deng - (Jan-teng) Çin mitolojisinde dilenci kadın ve gelecek Buddha.

Ru Shou - (Ju-Shou) Gou Mang gibi Çin gök Tanrısının habercisidir.’a benzer. Ru Shou Batı ile birlikte sonbaharı ve Talihsizliği oluşturur.

San-guan - (San-kuan) “Üç Yönetici”, Taoizmde üç Tanrı, adları Tian-guan, Di-guan, ve Shui-guan. Çin’in din hayatında önemli rol üstlenmişlerdi.

San-huang - Fu Xi, Shen-nung ve Yen-ti adında üç imparatora verilen özel isim. M.Ö 2852 - 2697 yıllarında yaşadıklarına inanılır. Bu isim ‘üç asilzade’ anlamına gelir. Beş imparator Wu-di’lerin yerlerini almışlar.

San-qing - (San-ch’ing) Üç cennet ve onları koruyan üç ilaha verilen özel isim. Birinci cennet Yu-qing, saf yeşim cenneti, Yuan-shi tian-zong orada yaşamıştı. Bazı kaynaklara göre bu Yu-huang’ın yönettiği en büyük ve ilk cennetti. İkinci cennetin adı Shang-qing, büyük saflığın cenneti, Ling-bao tian-zong orada otururdu. Üçüncü cennet Tai-qing, yüksek saflığın cenneti. Tao-de tian-zong tarafından yönetilirdi.

San-xing - (San-hsing) Çin halk sanatının sevimli, iyi şans getiren üç yıldız Tanrısı. San-hsing Tanrıların adları: Fu-xing (Şans Yıldızı), Lu-xing (Onur Yıldızı) ve Shou-xing (Uzun Yaşam Yıldızı).

Shachihoko - Çin mitolojisinde kaplan başlı ve balık vücutlu canavar. Bedeni sivri uçlu ve zehirli oklarla kaplıdır. Karaya çıktığında kaplana dönüşebilir.

She-di - (She-ti) Çin mitolojisinde geniş arazileri ve akinlerini koruyan Tanrıça.

Shen Yi - (Shen I) Güneş Tanrısı. Xi Wang-mu ona ölümsüzlük bahşehtmiştir. Rüzgar Tanrısı Fei Lian onun ebedi düşmanıdır. Sheng Yi elinde güneş tutmuş olarak resmedilirdi.

Shen-nung - Çin mitolojisinde bir şahsiyet. İlaçları onun icat ettiği söylenilir. San-huang adı verilmiş ‘Üç asilzade’ den biri. O eczacılığın yaratıcısı olarak da kabul görmüştür. Boğa kafalı olarak resmedilirdi.

Shou-lao - (Shou-xing) Taoizmde eski bir Tanrı. Uzun ömür ve şans Tanrısı. Uzun yaşamın yıldız Tanrısı. Kocaman kafalı, elinde uzun bir değnek ve içinde uzun yaşama sebeb olan su barındıran bir su kabağı taşırken resmedilirdi. Diğer elinde ise ölümsüzlüğün simgesi olan şeftaliyi tutmaktadır.

Shou-xing - Yıldız Tanrı. Bir San-xing. Adının anlamı “Uzun Yaşam Yıldızı” dır, büyük ve kel bir kafası var. Düğümlü bir değnekle destek almaktadır. Diğer elinde ölümsüzlüğün simgesi olan şeftaliyi tutar. Sembolü mantar veya su kaplumbağasıdır.

Shui-guan - (Shui-kuan) Bir San-guan. Shui-guan suyun yöneticisidir. Ona inananları engellerden korur.

Shun - Çin mitolojisinde beş efsaneleştirilmiş İmparator olan Wu-di’lerden bir tanesi. Yao’nun halefi olarak seçilmişti.

Si-ming - (Assuming) “Kaderin Efendisi”, iki kitap yazmıştır. Ölümün kitabı ve Yaşamın kitabı.

Song Di - (Sung Ti) Çin mitolojisinde üçüncü cehennemin kralı. Evlatlarına kötü davranan suçlular, itaatsizler, vefasızlar ve isyancılar burada cezalandırılırlardı.

Song-zi niang-niang - (Sung-tzu niang-niang) ‘Çocukları Getiren Hanımefendi’. Bazen Zhang Xian’le aynı ortamda bulunduğu düşünülürdü.

Ssu Ling - (Ling) Çin mitolojisinde dört tinsel varlığa verilen addır. Bu varlıklar Ch’i-lin, Feng-huang, kaplumbağa Gui Xian, ve ejder Long’durlar.

Sun Hou-zi - (Sun Hou-tzu) rüzgar’ın oğlu. Tanrıların yetenek ve hünerlerine sahipti. Daha sonra ölümsüzlük şeftalisinden yedi ve ölümsüz oldu.

Sun Wu-Kung - Maymun Krallara verilen ad.

Sun-pi - (Sun-p’i) Çin mitolojisinde tamirci ve işçilerin Tanrısı.

Tai-sui-xing - (T’ai-sui-hsing) Zaman ve gezegenlerin Tanrısı. Jüpiter gezegeni onun sembolüdür.

Tai-yi - Bilge biri. Han hanedanlığı devrinde yaşamıştır.

Tai-yue da-di - (T’ai-yüeh ta’ti) Taoizmde dağ Tanrıları.

Tang - Çin mitolojisinde bir rurtarıcı. İnsanlığı büyük bir kuraklıktan kurtarır. O kendini dut çalılıklarının üzerinde kurban eder ve yağmuru yağdırmayı başarır.

Tao-de tian-zong - (Tao-te t’ien-tsun) Üçüncü cennet olan, Tai-qing’un yöneticisi.

Tian Hou - (T’ien Hou) Göklerin imparatoriçesi, balıkçıları koruyan Tanrıça.

Tian-di - (T’ien-ti) Evrene verilen geleneksel bir tanım. ‘Cennet ve Yer yüzü’ anlamına gelir.

Tian-guan - (T’ien-kuan) San-guan cennetinin üç yöneticisinden biri. O sağlık ve iyi talih dağıtıcısıdır.

Tian-long - (Tien Lung) Tanrı Wen Chang uşaklarından biri, Di-ya ile beraber çalışır.

Tian-mu - (T’ien-mu) Çin mitolojisinde ışık Tanrıçası.

Tian-wang - (T’ien-wang) Çin mitolojisinin göksel Tanrıları, dünyanın koruyucusu olarak da bilinirler.

Tian-zong - (T’ien-tsun) Taoizmde Tanrılara verilen genel bir ad.

Tu-di - (T’u-ti) Çin mitolojisinde küçük arazilerin koruyusu bir Tanrı.

Wang Mu niang-niang - Ölümsüzlük şeftalisini koruyan Tanrı.

Xi Shi - (Hsi Shih) Çin mitolojisinde krem ve parfümlerin yaratıcısı bir Tanrıça.

Yao - Efsaneleştirlmiş bir imparator. M.Ö. 2333 - 2234 yılları arasında yaşadığına inanılır.

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Aizen-Myoo - (Aizen Myo’o) Japon mitolojisinde aşk Tanrısı, genel olarak şarkıcılar ve müzisyenler ona tapardı. Saçlarının arasında bir aslan kafası bulunmasının yanı sıra, üçüncü bir gözü bulunurdu ki bu diğer gözlerinin üstünde ve ortadaydı.

Ajari Joan - Hakkotsu-San (”İskelet Dağ”) dağından Japon rahibi.

Aji-Shiki - Genç Japon Tanrısı.

Aji-Suki- Taka-Hi- Kone - Yıldırımların ve gök gürültüsünün Tanrısı. Onu tıpkı bir çocuk gibi susturmak için diğer Tanrılar bir merdivende bir aşağı bir yukarı taşırlar. Bu da yıldırımların yaklaşan ve uzaklaşan seslerini açıklamakta kullanılır.

Ama-No- Minaka- Nushi - Cehennem ve aynı zamanda Kutup Yıldızının Tanrısı.

Amaterasu - (Ama Terasu) Shinto inancına göre Güneş Tanrıçası.

Amatsu- Kami - Dünyanın yüzeyinden yukarıda yaşayan cennetin Tanrıları. Onlar görevleri itibariyle cennetle ilişkilidirler ve ölümsüzdürler. Amutsu-Kami Kunitsu-Kami’nin aksine yukarılarda yaşar.

Ama-Tsu- Mara - Shinto inancına göre Demircilerin Tanrısı. Cyclops’a benzer bir şekilde resmedilirdi.

Amatsu Mikaboshi - Kötülüğün ve karanlık güçlerin Tanrısı. İsmi “Gökyüzünün Heybetli Yıldızı” anlamına gelmektedir.

Ame-No-Kagase-Wo - Japon astronomi Tanrısı.

Ame-No-Mi- Kumari - (Ame-No-Mi-Kumari-no-Kami) Shinto inancına göre suyun Tanrıçası.

Ame-No-Oshido-Mimi - Tanrıça Amaterasu’nun oğlu. O kendisine edilen yeryüzünün yöneticisi olma teklifini geri çevirmişti.

Amida - (Amida-Nyorai) Ölüm Tanrısı. Kimler inançlıysa onları ölümlerinin anında dönüştürürdü. Krallığı çok güzeldi, ambrosia ağaçları, hafiften esen yeller ve kuşlarla doluydu.

Am-No-Tanabata-Hime - Japon dokumacılarının astral Tanrıçası.

Anan - Buddha’nın kuzeni, arkadaşı ve yakın bir yandaşı. Japonya’da ölümsüz olduğuna inanılırdı. Hindu mitolojisinde Ananda adını almıştır.

Anshitsu - Yalnız yaşayan Japon Budist rahiplerinin inzivaya çekildikleri yer.

Ashuku-Nyorai - Japon evren bilimine göre yer küresinin bir elementi. Bu elementin gösteri yapmak için insanlarda bir güç uyandırdığına inanılmıştır. Aynı ‘Kımıldamayan Buddha’ adını almıştır.

Bakemono - Karanlık güçlerin çılgın ruhları. Bu terim kappa, mono-no-ke (şeytani ruhlar), oni, ten-gu, ve yamanba yahut yama-ubu (dağ büyücüleri) gibi çeşitli ruhları kapsamaktadır.

Baku - “Rüyaları yiyen” olarak bilinen bir “iyi ruh”. Kendisinden yardım dilenenlerin kabusları yiyerek iyi şans getirdiğine inanılırdı. Aslan kafalı, kaplan bacaklı ve at gibi bir vücudu olan bir yaratık şeklinde resmedilirdi.

Benkei - Japon mitolojisinde efsaneleşmiş bir savaşçı ve kılıç ustası.

Benten - (Benzai-Ten, Benzai-tennyo) Aşk, sanat, bilgelik, şiir, iyi şans ve suyun Tanrıçası. Bir ejderhaya binmiş güzel bir kadın olarak görünen Benten’in sekiz elinde bir kılıç, bir mücevher, bir yay, bir ok, bir tekerlek ve bir anahtar tutar, kalan diğer iki eli ile de dua ederdi.

Benzai-Ten - (Benzaiten) Japon dil, akıl, bilgi, iyi talih ve su Tanrıçası.

Bimbogami - (Bimbo-Gami) Yoksulluk Tanrısı. Onu defetmek için ayinler yapılırdı.

Binzuru-Sonja - Hastalıkların iyileşmesini sağlayan ve iyimserlik Tanrısı.

Bishamon - (Bishamon-ten) Savaş Tanrısı, yasaların adaletli ve koruyucu savunucusu. Shichi Fukujin’lerden biridir. Her yanı zırhlarla kaplı, şeytanların yanında ve elinde bir mızrakla resmedilir.

Bosatsu - Buddha’nın geçmiş, gelecek yahut şimdiki zamandaki görünümü.

Butsu - Japonya’da Buddha’ya verilen adlardan biri.

Butsudan - Japon’ların evlerinde Tanrılara çiçek ve yiyecekler sunarak onlara taptıkları ve dua ettikleri köşeler.

Butsudo - Budizm için kullanılan bir Japon kelimesi. ‘Buddha’nın Yolu’ anlamına gelmektedir.

Cennet köprüsü - Hareketli bir köprü cennetten Takachihi dağlarının üzerine uzanır. Buradan yer yüzüne ulaşılabilir. Köprü onun koruyucu Patikalar Tanrısı ile evlenen dans Tanrıçası Uzume’ye benzetilmiştir.

Centipede - Dağ büyüklüğünde, korkunç, insan etiyle beslenen bir canavar. Biwa gölünün yanındaki dağlarda yaşarmış. Gölün Ejder kralı Hidesato adlı kahramandan onu öldürmesini istemiş. Kahraman canavarın beynine bir ok saplayarak onu öldürmüş. Ejder kral teşekkür ifadesi olarak kahramana sihirli pirinç torbasını vermiş. Bu pirinç torbasındaki yiyecek hiçbir zaman bitmemiş ve kahramanın bütün sülalesini doyurmuş.

Chien-shin - Belirli bir coğrafi bölgeyle beraber düşünülen ve bu bölgedeki yaşamı koruyan bir Tanrı.

Chimata-no- kami - Kavşakların, anayolların ve patikaların Tanrısı.

Chujo Hime - Tanrıça Kannon’un vücudunda canlandığına inanılan bir Japon rahibesi. Nakış işlemesini icat etmiştir.

Chup-Kamui - Ainu şehrinin güneş Tanrıçası.

Daibosatsu - (Dai Bosatsu) Son enkarnasyonundaki Büyük bodhisattva yahut Buddha.

Daikoku - (Daikoko-tenn) Zenginliğin, toprağın ve çiftçilerin Tanrısı. İki patates torbasının yanında oturan mutlu, dev gibi bir adam olarak resmedilirdi ve omzunda mücevherler dolu bir çuval taşırdı.

Dainichi - Budizm’de bilgelik ve saflıkla özdeşleştirilen yüce ruh.

Dainichi-Nyorai - Japon evren biliminde bodhisattva Dainichi için kullanılan ad. Ayrıca ‘Büyük Güneş Buddha’ şeklinde de ifade edilmiştir.

Dosojin - Yolların Tanrısı.

Dozoku-shin - Dozoku grubuna ait eski bir kami. Dozoku grubu bir ana soyun (honke) yan (bunke) soyudur. Dozoku-shin’e ibadet etmek ev halkından başlayarak yayılmıştır.

Ebisu - Deniz zenginliklerinin, balıkların ve balıkçıların Tanrısı ve koruyucusu. Bir oltayla balık tutarken resmedilirdi.

Ekibiogami - Veba ve salgın hastalıkların Tanrısı.

Ema - Japonların Tanrılara yaptıkları bağış veya kurban.

Emma-o - (Emma-ten) Japon Budist inancına göre yeraltı Tanrısı. Ölülerin ruhlarını Buddha yasalarına göre yargılar ve cezalandırırdı.

Fudo - (Fudo-Myoo) Ateş, bilgelik ve astroloji Tanrısı, insanların koruyucusu. Ateş tarafından sarılmış, bir elinde kılıç diğerinde ise bir ip taşıyan, çirkin, yaşlı bir adam olarak resmedilirdi.

Fujin - (Ryobu) Shinto inancına göre rüzgar Tanrısı. Omzunda bir rüzgar çuvalı taşıyan, leopar derili, korkunç ve siyah bir şeytan olarak ortaya çıkardı.

Fukurokuju - Shinto inancına göre, bilgelik, şans ve başarı Tanrısı.

Funadama - Denizcileri ve balıkçıları koruduğuna inanılan deniz Tanrıçası.

Futsu-Nushi- no-Kami - Yıldırım ve ateş Tanrısı, daha sonra Amaterasu ‘nun bir generali ve savaş Tanrısı oldu.

Gaki - Japonların “aç ruhlar ” için kullandıkları ifade. Zen manastırlarında yemeğe başlamadan önce gaki için küçük bir yemek hazırlayıp sunmak geleneksel hal almıştır.

Gakido - Japon kozmolojisinde ‘Şeytan Yolu’ veya acı çekilen arife dönemi.

Gama - Yaşam süresini belirleyen Tanrı. Gizli bilgeliğin bütün sırlarının yazılı olduğu bir tomarı elinde tutar, bir katıra binmiş, neşeli, yaşlı bir adam gibi ortaya çıkardı.

Gama-Sennin - Japon mitolojisinde iyi huylu bir bilge. Yanında her zaman bir kara kurbağası bulunur. O yılana dönüşebiliyor veya bazen yüzünü değiştirerek gençleşiyordu. O ölümsüzlüğün sırrını bulmuştu.

Gekka-o - Evlilik Tanrısı. Aşıkların ayaklarını kırmızı ipekten bir iplikle birbirlerine bağlardı.

Gongen - Japon dağ Tanrısı. Ruhu yeniden vücut bularak insanların içlerinde yaşar. Shinto inancına göre Buddha enkarnasyonudur. Dağ tırmanıcıları onun bilgeliğini ele geçirebileceklerine inanırlardı.

Go-Shin Tai - Japon krallık mücevherleri. Bu kutsal sembol Amaterasu tarafından ilk Japon İmparatoruna verilmişti.

Gozu-Tenno - Japon veba ve salgın hastalıklar Tanrısı.

Hachiman - Savaş ve tarım Tanrısı ve Japon insanlarının kutsal koruyucusu.

Haniyasu- hiko - Yeryüzü Tanrısı.

Haya-Ji - Hortumların ve kasırgaların Tanrısı.

Hiruko - Sabah güneşinin Tanrısı. Küçük çocukların sağlıklarını koruduğuna inanılırdı.

Hoso-no- Kami - Çiçek hastalığı Tanrısı.

Ida-Ten - Kanunların ve tapınakların Tanrısı. Genç, yakışıklı bir delikanlı şeklinde görülürdü.

Ika-Zuchi- no-Kami - Shinto inancına göre yeraltında yaşayan bir grup şeytan. Gürültülerinin volkanik patlamalar ve depremler şeklinde kendini gösterdiğine inanılırdı.

Iki-Ryo - Öfke ve hasetin ruhu.

Inari - Hem dişi hem de erkek ilah, başakların ve tarımın Tanrı ve Tanrıçası.

Isora - Sahillerin Tanrısı.

Issunboshi - Japon mitolojisinde bir bilge veya rahip. Boyunun bir inç olduğu bilinirdi. O bir pirinç kasesini içine binip su yolculuğuna çıkarmış. İki habis ruhu iğne ile yendiği anlatılırdı.

Izanagi - Japon mitolojisinde Gök yüzü Tanrısı. Japon mitolojisine göre birbiriyle hem kardeş hem karı-koca olan Gök (İnazagi) ile Yer (İnazami) kaostan ayrıştıktan gökyüzünün yüzen köprüsünden, tanrısal mücevherlerle süslü bir mızrakla okyanusu karıştırarak ilk kara parçalarını yaratırlar. Sonra bütün Japon adalarını ve diğer tabiat Tanrılarını doğururlar.

Izanami - Japon mitolojisinde Yer Tanrıçası. Gök (İnazagi) ile Yer (İnazami) kaostan ayrıştıktan gökyüzünün yüzen köprüsünden, tanrısal mücevherlerle süslü bir mızrakla okyanusu karıştırarak ilk kara parçalarını yaratırlar. Sonra bütün Japon adalarını ve diğer tabiat Tanrılarını doğururlar.

Jigami - ‘Yer kami’. Batı Japonya’da kullanılmış, jinushigami veya tochigami benzeri bir terim.

Jingo - Japon imparatoriçesi. Ojin Tenno ve Hachiman’in annesi.

Jurojin - Japon Shinto inancına göre, uzun yaşam ve mutluluk Tanrısı. O yedi şans Tanrıları Shichi Fukujin’lerden biridir. Ona turna ve kaplumbağa eşlik eder. Beyaz geyiğin üzerinde, güler yüzlü ve sıcakkanlı yaşlı bir adam olarak resmedilirdi.

Kagutsuchi - (Kagu-Tsuchi) Ateş Tanrısı, Gök (İnazagi) ile Yer (İnazami) nin oğlu.

Kanayama-hiko - Japon madenlerin Tanrısı. Kanayama-hime’nin kocası.

Kuruma - Budizm felsefesinin çekirdeğini oluşturan fikir. Budizm’e göre tekerlekler öküzün ayaklarını nasıl kullanırlarsa, acı da suçluları öyle kullanır.

Magatama - Shinto geleneğinin kutsal taşları.

Miyazu-Hime - Japon mitolojisinde hak Tanrıçası. Fırtına Tanrısı Susanowo onun kocasıdır. Ona Atsuta’da tapılmıştır.

Musubi-no-Kami - Japon mitolojisinde aşk ve evlilik Tanrısı.

Nai-no-Kami - Japon mitolojisinde deprem Tanrısı. Bu Tanrı Japon panteonunda yedinci yüzyılda ortaya çıkmıştır.

Nakisawame - Japon mitolojisinde Tanrıça, Tanrı Izanagi karisinin ölümüne ağlarken onun gözyaşlarından oluşmuştu.

Nyorai - Japon mitolojisinde Buddha’nın bütün görünümleri için kullanılan bir ifade.

O-Ana-Mochi - Fuji-Yama Dağında “Kraterlerin Efendisi”.

Otohime - (Toyotama) “Parlak Mücevher”. Japon Tanrıçası. Deniz Tanrısı Ryujin ‘in güzel kızı. Hoori ile evlendi ve oğlunu doğurduktan sonra ejderhaya dönüştü. (bu onun babasının asıl şekliydi) Toyotama olarak da tanınmıştı.

Raicho - Japon mitolojisinde yıldırım kuşu. Kargaya benzer ve korkunç sesler çıkarırdı. Bu yaratık çam ağaçlarında yaşardı.

Raitaro - Yıldırım çocuk. Bir gün yoksul bir Japon köylüsü kuralık döneminde Buddha’ya yağmur için dua eder. Birden bire dışarıdan gök gürültüsü ve yağmur sesleri duyulur. Bimbo adındaki bu fakir köylü olup biteni görmek için dışarıya çıkar. Ve otların üzerinde yatmış küçük bir çocuk görür. Bimbo ve karısı çocuğu evlatlığa kabul ederler ve ona Raitaro (”Yıldırım çocuk”) ismini verirler. Raitaro daha sonra istediği zaman yağmur bulutlarını çağırır ve yağmur yağdırır. Böylece Bimbo zengin olur. 18 yaşına geldiğinde Raitaro köylülere onu büyüttükleri için teşekkür eder, beyaz bir ejdere dönüşür ve ortalıktan kaybolur.

Ryujin - (Rinjin) “Parlak varlık”. Japon mitolojisinde denizlerin ejder Tanrısı. Ryujin Ryugu’da doğmuştu. Sarayı denizin derinliklerindeydi. Kızı Otohime (Toyo-Tame) prens Hoori ile evlenmişti. Deniz kralının büyük bir ağzı olduğu söylenirdi. Kaplumbağalar onun haberciliğini üstlenmişlerdi.

Sae-no-Kami - Köprüleri koruyan Tanrı grubuna verilen genel ad.

Sazan Balığı - Japonya ve Kore’de gençlik, yiğitlik, azim, kuvvet, kendini savunma sembolü. Japon mitolojisine göre onlar dokuz fit uzunluğundaki Biwa gölünün içinde yaşayan bir sazan balığının içinde yaşamaktadırlar.

Shotoku - Siddharta’nın reankarnasyonu olduğuna inanıldığı için saygı ve tapınım gören bir Japon prensi.

Susanowa - (Susanoto) Fırtına Tanrısı. Gök (İnazagi) ile Yer (İnazami) in oğlu. Güneş Tanrıçası Amaterasu’nun kardeşi. Denizler Fırtına Tanrısı Susanoo’yun yönetimi altına girmişti. Susanoo kız kardeşi Amaterasu’nun sarayında taşkın davranışlarda bulunmuş ve bu nedenle cennetten kovulmuştu. Daha Susanowa’nun oğlu Okuni-Nushi bütün ülkenin Tanrısı olur. Amaterasu’nun torunu Ninigi ile ülkeyi paylaşır. Dinsel işlerin yönetiminden Okuni-Nushi, siyasal işlerden de Ninigi sorumlu olur.

Taishaku - Japon mitolojisinde Hindu Tanrısı Indra’ya verilen ad.

Tanrıların toplantısı - Japon mitolojisinde her yıl Tanrılar kutsal Izumo tapınağında bir araya gelirler. Orada insanların aşkla alın yazgısı belirlenir. Tanrılar kimin kimi sevmesi gerektiğini belirlerler.

Tenjin - Bilgi, eğitim ve hattatlık Tanrısı. İnsanlara kendi dillerinde yazmayı öğretmişti.

Toyo-Uke-Bime - Tarım ve besin Tanrıçası.

Uba - Uba (”yaşlı kadın, yağmur hemşire”) mitolojide çam ağacının ruhu. O ve kocası Jo (”sevgi”) evlilikteki aşkı ve sadakati sembolize ederler.

Uwibami - Japon mitolojisinde dev bir canavar yılan. Gök yüzünde uçar, at sırtında giden kişilerin üzerine saldırırmış. Kahraman Yegara-no-Heida tarafından öldürülmüştü.

Yabune - Eski bir ev Tanrısı.

Yomi-no-kuni - Japon Shinto inancına göre bu kapısını korkunç bir bekçinin beklediği yer altı dünyasıydı.

Yuki-Onna - ‘Bayan Kar’. Japon mitolojisinin kar kraliçesi veya kış ruhu. Bazen dünyaya inen insan görünümü alır, bazense beyaz sis bulutlarının arkasında görünmez olurdu.

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

İNka mitolojisi, Inka inançlarını tasvir eden hikayeler ya da mitolojik figürlerin toplami.

Peru´yu işgal eden Francisco Pizarro´nun İspanya birlikleriyle beraber bölgeye gelen Hıristiyan rahipler, İnkaların Kipus adını verdikleri hasırlara yazdıkları kayıtların hepsini yaktılar. Ancak bugünkü inanışa göre Kipuslar, fonolojik ve logografik verilerin üzerine kaydedilebildiği ikili bir sistemle yazılıyorlardı. Günümüzde İnkalarla ilgili bildiklerimiz ya Hıristiyan rahiplerin anlatımlarından, ya İnka mimarisi ve el sanatlarındaki işlemelerden (ikonografi) ya da yerli insanlarca dilden dile aktarılan mitler ve efsanelerden gelmektedir.

İNka Kuruluş Efsaneleri

Manco Capac, Peru´daki İnka Hanedanlığı´nın efsanevi kurucusudur. Efsaneler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bir efsanede, Viracocha´nın oğlu olduğu söylenir. Bir diğerinde ise Titicaca Gölü´nde Güneş Tanrısı İnti tarafından büyütüldüğü söylenir.

Manco Capac´nın iktidara gelişi hakkında da birçok efsane vardır. İlkinde, Manco Capac ve kardeşi Pachacamac, Inti´nin oğullarıdır. Manco Capac, babasi tarafindan ateş ve güneş tanrısı olarak kutsanmistir. Cuzco´ya ulasmak icin yeralti tünelleri kazmistir ve bir tapinak yapmistir. Yolculuklari sirasinda Manco´nun kardeslerinden birisi taşa dönüşmüştür (huaca). Bir diger efsanede ise Cuzco´ya yeraltindna gitmek yerine Titicaca Gölü´nün icinden gitmislerdir.

Tici Virachocha efsanesinde Manco Capac, Cuzco´nun 25 km güneyindeki Pacari-Tampu, bugün bilinen adiyla Pacaritambo´lu Tici Viracocha´nin ogludur. O ve erkek kardesleri (Ayar Anca,Ayar Cachi, ve Ayar Uchu); ve kız kardesleri (Mama Ocllo, Mama Huaco, Mama Raua, ve Mama Cura) Cuzco´ya yakin bir yerde yasadilar. Cesitlilik arz etmesine ragmen genel inanis, Manco´nun acgözlü davranarak diger kardeslerine ihanet edip onlari öldürmesiyle beraber Cuzco´nun tek hakimi haline geldigidir.

Tanrılar

Roma İmpataratorluğu gibi İnkalar da hükümdarlıklarına kattıkları kültürlerin kendi dinlerini korumalarına izin vermiştir. İnka tanrılarından bazıları aşagıda listelenmiştir. Çoğunun görevleri birbiriyle kesişir.

Apo Dağların tanrısı
Apocatequil (aka Apotequil) şimşek tanrısı
Ataguchu yaratilis mitine yardim eden tanrı
Catequil şimşek ve yıldırım tanrısı
Cavillace, bakire tanrı. Coniraya´nin spermi ve Ay Tanrısı.
Chasca şafak ve alacakaranlık tanrıçası
Chasca Coyllur çeçek ve genc kiz tanricasi
Mama Coca (aka Cocomama) saglik ve iyilik tanricasi. Vücudunun ikiye ayrildigi ve bir parcasinin coca bitkisine dönüstügü söylenir.
Coniraya Ay Tanrisi
Copacati Göl tanricasi
Ekkeko kalp ve zenginlik tanricasi
Illapa iklim tanrisi.
Inti Güneş tanrisi. İnti en önemli tanri olarak kabul edilir.
Kon yagmur ve rüzgar tanrisi. Inti ve Mama Quilla´nin ogullari.
Mama Allpa bereket tanricasi
Mama Cocha deniz ve balik tanricasi
Mama Pacha (aka Pachamama) deprem tanricasi
Mama Quilla Ay Anne. Evlilik tanricasi. Inti´nin kardesi ve karisi. Manco Capac, Pachacamac, Kon ve Mama Ocllo´nun aneleri.
Mama Zara mahsül tanricasi.
Pacha Camac toprak yapici tanri
Pariacaca su ve sel tanrisi.
Paricia sel tanrisi
Supay ölüm tanrisi. Seytan soyundandir.
Urcaguary zangin yeralti madenlerinin tanrisi.

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Homeros : Yunan mitolojisinin ilk ve en önemli kaynağı Homeros’tur. Homeros’un kim olduğu henüz tam olarak ortaya çıkmış değil. Pek çok açıdan bizler için hala bir sır. Nerede doğduğu ve yaşadığı konusunda hayli yazılmış ve çizilmiş ama bunların pek çoğu birbirini tutmamaktadır. Onu ölümsüzlüğe ulaştıran iki eseri ile tanınmaktadır. Bunlar İlyada ve Odysseia’dır. Ancak bu iki eserde de kendi yaşamıyla ilgili bilgi yoktur, ozan kendinden söz etmemiştir. Homeros hakkında bilinen en kesin şeyler MÖ.850 civarında yaşadığı ve İzmirli olduğudur.

Homeros’un destanları gerçek bir dünyayı anlatır. Bu dünya iki tarih tabakası üzerine yayılır; kendi yaşadığı çağ ve eski çağlar üzerine bildikleri. Homeros sözlü geleneği sürdüren bir ozandı. Daha sonra ki ozanlar gibi O da muhtemelen saraydan saraya dolaşıp destan okurdu. Yaşadığı 9.yy.ın İonyası’nda 400 yıl önce yapılmış olan Troya Savaşı (MÖ.1200) anıları hala çok canlı ve çok iyi bilinen bir konuydu. Ne var ki bu savaşta Troya yenilmiş ve efsanenin süslediği bu olay Yunanistan’dan gelen Akhaların zaferiyle sonuçlanmıştı. Homeros’un sevgisi Troya’ya olsa bile dinleyicilerine yani efendisi olan Yunanlılar’a karşı kendisini beğendirmesinin koşulu Akhaları kahraman ve üstün görmekti.

Hem İlyada hem de Odysseia sözlü geleneğin ürünleridir. İlk kez yazıya geçirilişi İlk Çağ’da, Yunanistan’da olmuştur.

Homeros’un Troyası Schliemann’ın 1870′lerde ortaya çıkardığı bölüm değildir. Schliemann öyle olduğunu zannetmişti, ancak onun bulduğu kent, 9 katlı yerleşimin ikinci katmanı yani Anadolu’nun Tunç Çağı’na ait olan katmandır.Homeros’un Troyası ise altıncı katmandır.

İLyada ; Homeros’un Yunanca İlias adını taşıyan destanı, İlyon ya da Troya olarak anılan kentin destanıdır. Konusu Troya Savaşı olmakla beraber, savaşın ancak kısa bir dönemini kapsar ve Troya efsaneleri diye andığımız büyük efsane ve masal çemberinin küçük bir bölümünü içine alır.

Troyalılar ile Akhalar arasınadaki Troya Savaşı, öncesi ve sonrasıyla 30 yıl sürmüştür (savaşın kendisi ise 10 yıl).24 bölüm ve 16.000′i aşkın dizeden oluşan bu büyük destan ise savaşın tamamını değil, 9.yılında son 51 günlük süreyi kapsar. İlyada aslında Troya’nın değil Akhilleus’un destanıdır.

İLyada destanının konusu sınırlıdır. Destan Akhilleus ile Yunan ordusunun başkomutanı Agamemnon arasında, Troya kenti önünde çıkan bir kavgayla başlar. Agamemnon, Akhilleus’un güzel gözdesi Briseis’i onun elinden almıştır. Buna kızan Akhilleus savaştan çekilir. Annesi Thetis’in yalvarmaları üzerine Zeus da savaşın seyrini Troyalılardan yana çevirir. Bunun üzerine Agamemnon Akhilleus’a bir ricacılar heyeti gönderir ve ona Briseis’i geri vermeyi teklif eder. Ancak Akhilleus savaşa dönmeyi reddeder. Bu sırada Troya kahramanı Hektor, Yunan gemilerini yakmıştır. Dostunun ölümü Akhilleus’un savaşa girmesine yolaçar. Yeni silahlarını kuşanarak Hektor’la teke tek bir mücadeleye girişir ve Hektor’u öldürür. Ölüsünü bir arabaya bağlayarak Troya çevresinde sürükletir. Sonunda merhamete gelip Hektor’un cesedini babası Troya Kralı yaşlı Priamos’a verir.

Odysseia ; İlyada bir olayın, Odysseia bir kişinin yani Ithaka kralı Odysseus’un destanıdır. Latin dünyasındaki adı Ulisex’tir. 24 bölümden oluşan destan, Odysseus’un Troya’dan ülkesine dönüş yolculuğunu anlatır. Olaylar burada da İlyada’da olduğu gibi belli bir kronolojik sıraya göre anlatılmaz.

Odysseus evinden 20 yıl uzak kalmıştır. Dönüş yolculuğunda gemisi parçalanır ve Ogygia adasında nymphe Kalypso tarafından alıkonur.Destanda Odysseus’un ülkesi Ithaka’da olup bitenlerde ahlatılır.Sadık karısı Penelope sabırla kocasının dönüşünü beklemiş, oğlu Telemakhos büyümüş, babasını aramak için yolculuğa çıkmıştır. Destan, Odysseus’un ülkesine dönüşü ve kendisini bekleyen karısına kavuşmasıyla sona erer.

Yunan mitolojisi hakkında ikinci önemli kaynak Hesiodos’tur.MÖ.8.yy.da yaşamıştır. O da İonyalı’dır. Foça’nın kuzeydoğusundaki Kyme şehrinde, yoksul bir çiftçinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Buradan Yunanistan’a göç etmiş, Helikon yamaçlarında koyun güderken Musalar yani esin perileri ona şairlik bağışlamışlardır. İşler ve Günler ve Tanrıların Yaratılışı (Theogonie) isimli iki uzun şiiri bulunmaktadır.Bunlar, Homeros destanlarından sonra Yunan mitolojisinin en değerli kaynakları olarak kabul edilir.

MÖ.7.-6.yy.da Lesbos (Midilli) adasında yaşamış ilk Yunan kadın şairi olan Sappho, Pindaros (MÖ 518-446), Kallimakhos (MÖ 310-240) ve Theokritos (MÖ 3.yy başları) Yunan mitoslarını işleyen diğer ünlü Yunan şairleridir. Eserlerinde mitosları işlemiş Latin şairleri de bulunmaktadır. Bunların en ünlüsü MÖ 70-19 yılları arasında yaşamış olan Vergilius’tur. Mitolojiye en geniş şekilde kucaklayan eseri Aeneis Destanı’dır. Lucretius (MÖ.98-55) ve Horatius (MÖ 65-8)’ta mitolojiyi işleyen ünlü Romalı şairlerdir.

Ayrıca Yunan komedi ve özellikle de tragedyalarının tek kaynağı mitoslardır. MÖ 5.yy’da yaşamış olan üç büyük tragedya yazarı Aiskhylos, Sophokles ve Euripides ile komedya türünde yazmış olan Aristophanes, Latin edebiyatında ise Seneca (MÖ 4-MS 65) ile Plautus mitolojik konuları ele alan şairlerdir

Anadolu’nun Tunç Çağı :
Anadolu’da; 3000-2000 İlk Tunç Çağı, 2000-1600 Orta Tunç Çağı, 1600-1200 Genç Tunç Çağı, 1200-800 Erken Demir Çağı’dır.
nymphe Kalypso : Kalypso Odysseus’a aşık bir nymphe, destandaki en güzelkadın. Odysseus’u bırakmak istememiş ancak Zeus emredince bırakmak zorunda kalmıştır.
İşler ve Günler : çev.Suat Yakup Baydur, İst.1948

Alıntıdır ..

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Artemis günün birinde uzun boylu iri yapılı fakat çok yakışıklı bir avcı olan Orion’u görerek ona aşık oldu. Öyleki bir zamanlar kendi kendine aldığı evlenmeme kararını bile unutup bu yakışıklı avcı ile evlenmek istedi. Fakat Apollon kız kardeşinin bu dev cüsseli mahlukla evlenmesini uygun bulmuyordu. Kız kardeşini vaz geçirmek için çok uğraştı ancak Artemis onu dinlemedi. Kardeşinin Orion’a duyduğu sevginin ne kadar büyük olduğunu görüncede bunu kıskanmaya başladı. Ne söylerse söylesin kardeşi Artemis’i vaz geçiremeyeceğini anlayınca hileye başvurarak Orion’u ortadan kaldırmaya karar verdi.

Birgün Orion denize girmiş yüzüyordu. Kıyıdan o kadar uzaklaşmıştı ki, başı kara küçük bir nokta gibi görünüyordu. Apollon kızkardeşini yanına çağırdı, uzaktan görünen kara noktayı ona göstererek “Oraya kadar okunu gönderebilirmisin” dedi. Artemis heyecanla yayını hazırlarken o kara noktanın sevdiği erkeğin kafası olabileceğinin nerden bilecekti ki. Yayını çekti ve ok fırladı. Çok iyi nişancı olan Artemis’in oku tam hedefi vurmuştu ve Artemis bilmeden sevdiği erkeği başından vurmuştu. Bu ölüm onu çok üzdü günlerce bulutların ardına gizlendi gök yüzünde dolaşmaz geceleri yeryüzünü aydınlatmaz oldu. Sonunda bir gün babasının yanına giderek ondan Orion’u bir takım yıldızı olarak gök yüzüne çıkarmasını istedi. Zeus ta kızının bu arzusunu yerine getirdi.

Alıntıdır ..